Avrupa kupalarında “ikisi kendi sahamızda” 3 maç oynadık;
oynayanlar da “sezonun şampiyon adayı beş takımından üçü”;
Fenerbahçe / Beşiktaş / Başakşehirspor!..
Ve de “bu üç takımımız” üç maçta “sadece 1 gol atabildi”;
rakiplerine. Onlar da kim; Benfica, Burnley, Linz!..
Bitmedi; bir İngiliz takımı, Leicesher City, 20 milyon pound (142
milyon TL) ödeyerek, Freiburg’dan Çağlar Söyüncü’yü transfer
ederken, şampiyonluğun dördüncü adayı ve geçen yılın şampiyonu, bu
sezon Şampiyonlar Ligi gruplarında “doğrudan oynayacak”
Galatasaray, Alanyaspor’dan Emre Akbaba’yı, “yalvar yakar olduğu”
ve de oyuncunun “Ben Galatasaray’dan başka kulübe gitmem” diyerek,
gelen transfer tekliflerini reddettiği bir süreçte, hâlâ
taraftarına papatya falı açtırıyor; “Alacak mıyız, alamayacak
mıyız?..”
Evet, “Palavrayı bırakalım” ve soralım; bıraktım “tek tek”, bu
sezonun “takımları şampiyon adayı olan” beş kulübümüz bir araya
gelse ve “ortaklık kursa”, Çağlar Söyüncü için Freiburg’a “20
milyon pound / 140 milyon TL” ödeyebilirler miydi?..
Hepimizin evinde mutlaka bir ayna vardır; spor teşkilatımızı,
futbol organizasyonumuzu yönetenlerden, kulüp başkan ve
yöneticilerinden başlayarak, biz gazetecilere, spor gazetelerimiz
bir yana, her gün 5-6 sayfa “spor” yapan gazetelerimizin spor
sorumlularına, spor ekranlarımızın şef ve müdürlerine, anlı ve de
şanlı yorumcularımıza kadar, hepimizin bakabileceği bir ayna!..
Bakalım ona ve de “bu çok acı gerçek için” soralım, o aynada
gördüğümüz yüze; “Senin payın yok mu, bu utanç verici
tabloda?..”
Bir sorum var, cevap bekliyor!..
Bakınız, “bazı hocalar vardır”; işte “o kadardır!..”
Ne yazık ki, Abdullah Hoca’mız da, bir türlü “İşte o kadardır”
zincirini kıramıyor; ligde de, Avrupa kupalarında da!..
Bakınınız, bir şey daha söyleyeyim; “O, mesela son 15 yılın ‘en az
eleştirilen’ ve de ‘en çok övülenler arasında olan’
hocasıdır!..”
Yani, “çok rahat çalıştığı, problemi çok az olan bir kulüpte” ve de
“basının ara vermeden destek verdiği” bir süreçte, “beklenen
başarıya, varılması beklenen hedefe ulaşamayan” bir hoca var,
karşımızda!..
Mantık, “öyle bir kulüpte, öyle bir takımla, bunca destek verilen
bir hocanın başarılı olması, beklenen hedefe ulaşması gerektiğini”
söylüyor!..
Söylüyor da, neden olmuyor; bu soruyu Abdullah Hoca’ya sormamız ve
cevabını beklememiz gerek. Ben 800 kilometre ötede, Urla’dayım,
İstanbul’da olan meslektaşlarım yok mu, bu soruyu ona
soracak?..
Yaprak dökümü!..
Basketbolda “liglerden çekilme” yarışı sürüyor; Süper Lig’den düşen
Muratbey Uşak Sportif de bu kervana katıldı ve takımı “son beş
yılda iki defa Avrupa kupalarına katılan” kulüp, “faaliyetlerine
son verdiğini” açıkladı!..
Bu sezon, erkekler ve kadınlar liglerinde “faaliyetine son veren”
Eskişehir Basket, Yeşil Giresun Belediyespor, Yakın Doğu
Üniversitesi, Adana ASKİ, Edirnespor, Mersin Büyükşehir
Belediyespor, Yüksek Çita, İnegöl Belediyespor’un da “Paydos” demiş
olması, basketbolumuzdaki yaprak dökümünün üzerinde durulması
gerektiğini ortaya koyuyor ama, nerede “bu soruna parmak basması
gereken” yetkililer?..
Bilmiyorum, belki de “eksik bile yazmışımdır” bu acı tablonun
altına imza atan kulüpleri, ama ortada ki, “basketbolumuz”, hâlâ
“12 Dev Adam” uyutmacasının arkasına saklanmış, “neredeyse tamamı
yabancılarla dolu” takımlarımızın, Avrupa kupalarında aldıkları
“altı boş” başarılı bazı sonuçlarla camiayı, kamuoyunu avutmayı
yeterli bulan federasyonların esiri!..
Ne yazık ki, spor (!) basınımızda da, hadi “o basını bir yana
bırakayım”, basketbol yazan / çizen meslektaşlarımız arasında da
“bu acı tabloyu dile getiren” insan sayısı o kadar az ki, “Millî
takım ve lig organizasyonu ve de dünyanın dört bir yanına gezi /
ağırlama ve ağırlanma / turizme destek kurulları” görüntüsü veren
federasyonlarımızın, “Millî takımın da arkasına saklanarak” yılları
nasıl heba ettiklerini anlayabilmek, spor kamuoyumuz bakımından çok
güç!..
Basketbolumuz hâlâ “Benim oğlum bina okur, döner döner gene okur”
sistematiği içinde, “Parayı basan, düdüğü çalar” sözünü başarının
temeli yapan bir vurdumduymazlıkla yönetiliyor!..
Meslek derneğimizin başkanlarının da “işi, seyahat kumpanyacığına
döndüren” federasyonlardan “prim aldığı” günleri yaşamadık mı?
Söyleyin bana; kimi kime şikayet etsin, zavallı
basketbolumuz?..
Müjdeye bak sen!
Dün yazdım; “Stat girişi merdivenlerinin düzenlenmesi için,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis İkinci Başkan Vekili Göksel
Gümüşdağ’dan destek sözü almasını”, Galatasaray yönetiminin, spor
basınımızın “Taraftara müjde” olarak yansıttığı bir bildiri ile
duyurmasındaki dramı. “Galatasaray ile alay mı ediliyor” başlığı
altında.
Bakınız, Galatasaray üyesi grupların sosyal medyadaki
yazışmalarında da yer alıyor bu “garip ve acı” tablo!..
Bir Galatasaraylı üye, çok haklı olarak “İki tane merdiven için
belediye ile görüşmüşüz. Buradaki müjdeyi anlayan var mı?”
diyor.
Bilmem ki, Galatasaray yönetiminin bu soruya vereceği cevap var
mı?..
Şaka!..
Şırnak’ın İdil ilçesinde 5 mahalle muhtarı, “yükselen” altın
fiyatlarının, evlenecek çiftleri ve ailelerini zorlayacak,
evlilikleri geciktirecek, hatta önleyecek takı taleplerinin, “makul
bir düzeye indirilmesi için” kampanya başlatmışlar ve
“belirledikleri makul takı miktarını” da açıklamışlar.
Bir bildiri ile açıklanan takı miktarı, şöyle; “Gençlerimizin
evlenebilmesi için Şırnak genelinde şu altınların istenmesi
vicdanen yeterlidir. Kız tarafı, erkek tarafından 2 çift 30 gramlık
burma bilezik, 1,5 metrelik 60 gramlık zincir, 1 çift küpe, 2
yüzük, gelin için 100 liralık ‘bel bağlama’ parası talep edebilir.
Gelinin kız kardeşine kapı parası istenemez.”
“Acaba” diyorum; Futbol Federasyonu Başkanımız, bu muhtarlardan
“kulüplerimizi batıran ve de UEFA’lardan ceza üstüne ceza
almalarına yol açan”, dahası bir türlü düzeltilemeyen “transfer
olayımız” için de bir “reçete istese” iyi olmaz mı? Yıllar ve
yıllar boyu, gelen giden onca Federasyon beceremedi de!..