Lucescu'lu takım ile Şenol Güneşli takım çok açıktır ki, siyah
ile beyaz kadar farklı idiler ve bizimkiler yarın için umudu,
umudun ötesine taşıdı… Bir "onca zamandır Lucescu'nun çalıştırdığı"
millî takımımıza bakın, bir de "Şenol Güneş'in üç antrenmanla
sahaya sürdüğü" millî takımımıza!..
Bilmem ki, "Lucescu'yu ayağına giderek Romanya'dan getiren" zamanın
Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören ile Başkan Yardımcısı
Ali Dürüst'ün yüzleri kızarıyor mu; "Türk'ün onca parasını, hem de
"milyon avrolar" olarak "yaşı yetmişi geçmiş, işi de bitmiş" emekli
bir teknik adama "emeklilik ikramiyesi gibi yerdirdikleri"
için?..
Bitmedi; "Lucescu'yu yere göğe sığdıramayan" anlı ve de şanlı onca
"futbol yorumcusu" arkadaşımız, hem de "fazlaca" mahcup olmadılar
mı?..
Elbette Arnavutluk ve Moldova maçları ve o maçlarda oynanan futbol,
Fransa'yı bir yana bıraktım, İzlanda'yı bile "Rahat yeneriz"
dedirtmedi bizlere. Şimdilik "sadece" ümit verdi. Ama açıkça
görüldü ki, futbolcularımız 90 dakikaları "mücadele ederek, zaman
zaman coşku içinde ve yardımlaşarak" oynadılar.
Lucescu dönemindeki "durgunluk" bütünüyle gitmiş, Ay-yıldızlı ekip,
koşan, rakibe basan, gole doymayan bir takıma dönüşmüştü!..
"Lucescu'lu takım ile Şenol Güneşli takım" çok açıktır ki, siyah
ile beyaz kadar farklı idiler ve bizimkiler "yarın" için de "umudu,
umudun ötesine taşıyacak" mesajı sahada vermişlerdi.
Daha, "Takımın orasında eksik, burasında boşluk var; o iyiydi,
öteki vasattı, beriki pek göz dolduramadı" eleştirileri için vakit
çok erken!..
"Üç antrenmanla sahaya çıkan" Şenol Güneş kadrosunu, Moldova
maçında "vücut ve yüz dilini beğenmediğim" Burak dâhil, kutlarım,
elbette Güneş Hoca'mı da!..
Bu takımda iş var, bu takım iş yapar. Asıl hoşumuza giden;
özellikle gençlerin "birbirini tanıdıkça ve uyum sağladıkça",
sahaya "çok daha güvenle çıkacak olma" umudunu ve belki de
"Fransızları bile ürkütecek bir kıvamı" müjdelemiş
olmalarıdır…