Bu takım içten sabote ediliyor. Zira kadro ne kadar yetersiz
olsa da, Comolli ve Cocu’nun kulakları çınlasın, kalite itibarıyla
çok yanlış futbolcu seçimleri yüzünden, sarı-lacivertli takım ‘spor
yazarlığı hayatımın en kötü Fenerbahçe’si’ hâline gelmiş olsa da,
futboldan, takım olmaktan, mücadele etmekten bu kadar uzak bir
görüntü vermesi imkansız gibi geliyor bana. Bu işte mutlaka bir iş
var” diyordum, haftalardır, Fenerbahçeli arkadaşlarıma ve
dostlarıma…
“Yukarıdaki görüşlerime rağmen”, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un
açıklamalarını TV ekranında seyrederken “tüylerim diken diken
oldu.”
“Bu kadarını düşünebilmem” mümkün değildi; 63 yıllık spor yazarlığı
hayatımda da “böyle dehşet verici bir tabloyu hiçbir kulüp için
duymamış, görmemiş, yaşamamış” ve yazmamıştım!..
Evet “tüyler ürpertici” idi, Ali Koç’un açıklamaları ve eğer “aksi
ispatlanamaz” ve “bu açıklamada ortaya konan iddialardan
aklanamazlarsa”, sözü edilen ve “eski dönemden gelen” teknik
adamların “görevlerine son verilmesi ile yetinilmemesi, yargı önüne
çıkarılmaları” gerekmiyor mu?..
Sadece şunu söyleyeyim; “Bu iddialar doğru ise”, İDDAA, yani “bahis
oynayan” milyonlarca insanın yatırdığı paralar “boşa gitmedi”
mi?..
Ya da “bu iddialar doğru değilse”, Ali Koç’un yargı önünde, “bu
insanları karalamasının hesabını vermesi” gerekmiyor mu?..
Aziz Yıldırım, “3 Temmuz kumpasının kurbanı” olduklarını söyleye
söyleye, başkanlıktan ayrıldı, Ali Koç, daha “bir yılını
doldurmadan” ne kadar acıdır ki, “içeriden gelen bir kumpas ile
karşı karşıya kaldıklarını” söylüyor; sporumuzun geldiği noktaya
bakın siz, ağlamamız gerek!..
Doğrusu, bugün yazılacak önemli olaylar vardı. Millî Takım gibi,
Galatasaray Başkan ve yönetiminin “UEFA içinde çatışma var, bize
dokunmayacak” diye diye camiayı avutmaya çalıştığı gelişmelerin
“Galatasaray’ın üzerine yeniden kâbus gibi çökmesi” gibi,
Galatasaray Divan Kurulundaki ağır eleştiriler, iddialar, Duygun
Yarsu...