Ziraat Bankası garantisi ile kulüplerimizin bankalara olan
borçlarının ilk birkaç yılı ödemesiz yeniden yapılandırılması
projesini”, bizzat kulüpler baltaladılar ve proje gündemden
kalktı.
Bazı kulüplerimizdeki “çok bilmişler”, projenin baltalanmasına
öncülük ettiler ve ne yazık ki, yönetimler de “aslında altı boş bu
eleştirilere, bu endişe tuzaklarına kapıldılar” ve “gırtlağa kadar
gelmiş borçlar” ile baş başa kaldılar!..
Baltalama olayında, “borçlu olmayan kulüplerin yöneticilerinin”
gayretleri de inkâr edilemezdi; “borç içindeki rakiplerinin
rahatlamalarını” elbette istemeyeceklerdi ve nitekim de muratlarına
erdiler!..
Aslında projede “eksikler vardı”; düzeltilebilirdi!..
“Tereddüt getiren” tarafları olabilirdi; o tereddütleri ortadan
kaldıracak ekler ya da rötuşlar yapılabilirdi!..
Kimseye “bu projeye katılacaksın” baskısı yapılmıyordu;
“isteyenler, ihtiyacı olanlar” katılacaktı; baltalandı!..
Demek ki, “borçlardan şikâyetçi olan” kulübümüz yoktu. Olmadığına
göre, artık hiçbir kulübün yöneticisi Ankaralarda, Cumhurbaşkanlığı
katında, Maliye Bakanlığı kapılarında “Vergi borcuydu, sigorta
borcuydu” diyerek “af dilenmeyecek, taksit istemeyecekti”;
anlaşılan!..
Hayırlı olsun!.. Benim seçimim!..
‘Şarap Tadıcısı’nın önüne iki bardak şarap koyup sormuşlar; “Acaba
hangisi daha kalitelidir?”
Adam, bardaklardan birini alıp, şarabı tatmış, sonra “ötekini”
işaret etmiş…
Sonucu bekleyenlerden biri “Nasıl olur, daha ötekini tatmadınız
bile” demiş.
Şarap Tadıcısı gülmüş; “İçtiğimden daha kötüsü olamazdı!..”
Bir Beşiktaşlı arkadaşım da bana sordu; “Beşiktaş Başkanlığına iki
aday var. Sen bu işleri bilirsin, hangisini seçersek daha iyi
olur?”
Şaşırdım; “Bir aday daha mı çıktı, hani yoktu?”
Cevap verdi; “Çıktı… Çıktı…”
Ben de hemen cevap verdim; “İşte o daha iyi başkan olur!..”
Bu defa o şaşırdı; “Nasıl olur, son çıkan adayın adını bile
söylemedim?.....