Eğer “Sponsorluk üzerine kurulan ‘Dostluk Paketi’ tribünlerden sokaklara, kulüp başkanlık odalarından, medyanın spor sayfalarına, ekranlarına, mikrofonlarına kadar uzanan… Ve “bir zamanların “masal gibi anlatılan” o anekdotlarını okuduğumuz “Galatasaray – Fenerbahçe arasındaki spor mekanlarındaki rekabetin beraberinde yaşatılan ‘dışarda dostluk’ sürecini geriye getirebilecekse… Ayağa kalkar, Burak Elmas ve Ali Koç başkanları ayakta alkışlarım…
“O efsane dostluk süreci”, Futbola profesyonelliğin girmesi ile
“renk değiştirmeye başlamış” ve… Sonunda “uzun başkanlık
sürecindeki başarısızlığının üstünü örtmek ve tabanını kendi
yanında tutabilmek için, ‘dostça rekabet’ yerine rotayı tam
anlamıyla ‘her mekan ve zamanda kıyasıya kavgaya döndüren” bir
başkanın “rakipten aynı çizgide karşılık bulması” sonunda tamamı
ile sona ermişti. Böylece, “dostça rekabetin düşmanlığa
taşınmasının yolu” açılmıştı…
Elbette “bu acı tablo”, hem maddi, hem manevi uzantılarıyla iki kulübe de hem de “büyük ölçüde” zarar veriyordu…
Spor sahalarında “nesiller ve nesiller boyu sürecek sportif rekabet” ama, “sahaların dışında ‘karşılıklı saygıya ve ortak menfaatlere...