Taaa 50’li yıllarda lisesinde okuduğum Antakya’dayım. Akşamüzeri
ile gece arası bir zamanda saat 18.50’de, kaldığım otelin TV
salonuna indim, millî maçı seyretmek için…
Kocaman bir TV ve karşısında koltuklar, onların önünde sehpalar…
Kentin en büyük otellerinden birinin yöneticileri, müşterileri
için, millî maçı seyrederken verilebilecek hizmeti, hizmet edecek
genç dâhil, hazırlamışlar…
Ne var ki, ortada garip bir durum var; “ben dâhil”, millî maçı
seyredeceklerin sayısı, biri “ilkokul çağındaki” çocuk dâhil,
sadece 4; evet sadece 4! Devre arasında “3 kişi daha geldi”, etti,
“hizmetli genç dâhil” 8 kişi!..
Yooo, daha devre arasına gitmeyeyim, “ilk devre sonuna doğru”,
dalmışım. Birden çocuk sesi ile uyandım; “Bu da atılmaz mıııı?”
Bakınız, hiçbir şeyi abartmadan yazıyorum. İki yanıma baktım;
“uyuduğumu gören var mı” diye… Aaa, sağımdaki ve solumdakiler de
dalmış gitmişlerdi.
“Futbol oynama yerine ‘ninnilik’ bir seyir sunan” iki takım vardı
ekranda ve resmen “3 büyük adamı” uyutmuşlardı; dahası ilkokullu da
dayanamadı, ikinci yarı başlamadan çıktı, gitti, salondan!..
Zaten, ikinci yarıda da “değişen” bir şey yoktu; maç bitti; Ruslar,
“kötülerin az kötüsü olduğu için” kazandılar; bizimkiler de, “aylar
boyu bahaneler uyduran, sabır isteyen” Hocalarının “uyutma
taktiğinin ardına gizlenmek” üzere soyunma odalarına
gittiler!..
Utanmalısınız, sayın Yıldırım Demirören; “böyle” bir hocaya
“emeklilik ikramiyesini” hem de milyon avrolar ile verdiğiniz ve de
vermeye devam ettiğiniz için!..
Ne yaptı bu adamcağız, bunca zamandır; lâf üretmekten, pişkinlik ve
“herkesi saf ya da aptal yerine koymak” vurdumduymazlığından
başka?..
Şimdi de tutturmuş, “Kadroyu gençleştireceğim, sabır gösterin”
diyor da, asıl ve öncelikli olarak yapılması gerekeni, yani “Millî
Takım Teknik Direktörlüğünde gençlik aşısına ihtiyaç olduğu
gerçeğini” unutturmaya çalışıyor; “milyon avrolar” tatlı!..
Anlayamıyorum, bunca zaman, “bir küçücü...