“Hoca’nın sorumluluğu” nerede başlayıp nerede bitiyordu; işte o
“iki” ihtimali ve elbette “acabalı” şüphe sorularını da beraberinde
taşıyarak “şöyle” ifade etmek mümkündü:
1 - Fatih Hoca, başta Belhanda olmak üzere “inandıklarının
ihanetine uğramıştı” ve de “bunu göre göre” hâlâ ısrarla formayı
“ihanet edenlere” mi emanet ediyordu?..
Bu inat mı kendini de takımı da yakıyor, camia ve taraftarla
beraber, “onun işine karışmayan” yönetimi de “yıllardır yaşanmayan”
bir acı tablonun içinde yaşatıyordu?..
2 - Fatih Hoca, çoğunu “kendisinin” almadığı, yönetime verdiği
“alınması gerekenler” listesinde olamayan, hatta “istemediğini”
belli ettiği ama UEFA sınırlamaları sebebiyle “bonservissiz ve
kiralama yolu ile getirilme zorunluluğu” yüzünden...