Önce Fenerbahçe, güüümmm. Normal,
ortada “takım yok, takım oyunu yok, takım ruhu yok”; oradan buradan
“nasıl bulundukları, neden bulundukları” anlaşılamayan bir yığın
adamla görüşülüyor, kimi geliyor, kimi gidiyor” ve bunları ne yazık
ki, benim anlı ve de şanlı futbol basınım “Bombalar patlıyor, dünya
yıldızları geliyor” diye manşetlere taşıyor.
Benim, Urla’daki “Fenerbahçeli
karpuzcum” ise bakınız bu tablo için ne diyor; “Öcal Abi, ben
gençliğimde az buz futbol oynadım. Hasta Fenerlilik de var. Sadece
Türk liglerini değil, İngiltere, İspanya başta Avrupa liglerini de
zaman buldukça takip ediyorum, TV’lerde. Hiç adını sanını
duymadığım adamları getiriyorlar, sizler (yani bizler, spor basını)
cilalıyor da, cilalıyorsunuz; ‘yıldız da yıldız’ diye. İşte ‘gelen’
yıldızların Fenerbahçe’si ortada. Milyonlarca Fenerbahçeli kan
ağlıyor. Ben ‘kesmece karpuz’ satmam, zira karpuzdan anlarım. Bak
sana bir karpuz vereceğim, parmaklarını da beraber yiyeceksin,
akşama. Fenerbahçe’ye benim gibi bir ‘karpuzcu’, pardon ‘futbolcu
seçicisi’ lazım, nerede o?..”
Sonra Beşiktaş, gümm, gümmm,
güüümmm. “Futbolcu ticareti ile övünen ve de tarihe geçmek isteyen”
bir Başkan ve “Başkan ile arasındaki buz dağlarını” en az iki
sezondur “normal dili” ile değil “vücut dili” ile göstererek
“Pandomim sanatçılığına özenen” bir teknik adamın elinde, eriyen
bir takım; yazık!..
Neymiş; “Beyefendinin motivasyonu
düşerse, Beşiktaş çökermiş”, Hey gidi 113 yıllık Beşiktaş Kulübü,
hey; bak “Başkan yaptığın adam”, seni nasıl görüyor ve küçümsüyor;
bu kulübün futbol takımı futbolcularının “Eyvah Başkan’ın
motivasyonu düşerse, ne olacağız” diye yatıp, “Acaba Beşiktaş çöktü
mü” korkusuyla kalktıkları bir süreçte, başarı nasıl
gelecek?..
Ve… Galatasaray… Dahası, 6-0
üzerine yazılan destanlar!..
Evet, ortada “o kadar kötü
varken” en önde kalan, çok açık ki, “futbolunu henüz
olgunlaştıramamış, çabuk çıkmayı, topsuz oyunu henüz başaramayan,
onca hızlı adama sahipken, ‘al gülüm - ver gülüm’ geri ve yan
paslarıyla oyalanan, 4’de 1 yakaladığı pozisyonu bile kullanamayan
bir takım var” karşımızda, “ama” kadro avantajını, fikstür
avantajını iyi kullanan “kurt” bir hocanın yönetimindeki takım!..
Emre’nin büyük kazanç olduğunu, Belhanda’nın umutları yeşertmeye
başladığı, ama ne yazık ki “kanatlardaki yaldızların döküldüğü” bir
maç ve…
“İçi tamamen boşaltılmış” ve de
“püfff” deyince dağılan ve de “faulden yediği ikinci golle
darmadağın olan” bir takıma, “puan alamamış, gol atamamış” bir
takıma atılan “biri defansa çarparak gol olan”, biri de “bariz
ofsayt olan” 6 gol ve “maç bitince” başlayan “destansı” ve
“popülizmi zirveye vurduran” görüşler!..
Bakalım, “bu destanların ne
kadarı gerçek”, hafta sonunda Trabzon’daki maçta
göreceğiz!..
Evet, “Terim’in elinde geçen
sezonun Gomis hariç şampiyon kadrosu var ve de “çok da iyi
takviye” ediliyor. Daha da edilecek; anlaşılıyor ki, “esaslı bir,
hatta iki golcü” gelecek.
Ama hâlâ, Muslera rakip takımın
yarısından fazlası kendisinin önünde iken tuttuğu topu, elinde
bekletiyor, geniş alan bulan hızlı adamlarına atamıyor. Rakip kendi
sahasına yerleşiyor!..
Ama hâlâ, iki stoper Ahmet ile
Maicon top çıkarırken, Galatasaray’ın “teknik olarak ‘yıldız’
adamları”, orta saha oyuncuları, başlarındaki bekçilerden kurtulup,
kendilerini boşa çıkarmayı ve “pas almayı” beceremiyorlar, iki
stoper “bu yüzden” durmadan yana, hatta Muslera’ya dönük geri
pasları “onlarca defa” denemek zorunda kalıyorlar!..
Neyse ki, başta korner “duran
top” beceriksizliği biraz giderilmiş, ama hâlâ, “taç atamama,
atılan tacı alamama ve değerlendirememe” zavallılığı sürüp
gidiyor!..
Ve de “Şampiyonlar Ligi” kapıda;
Allah kolaylık versin!..