Biliyorum ki, bir sporcu için “bu olayın ruhunda açacağı yara”,
hiçbir “fiziksel sakatlığa benzemez”; benzemeyecektir!.. Bugün,
“Beşiktaş’ın yeni başkanı Ahmet Nur Çebi hakkındaki görüşlerimi”
yazacaktım. Ama “8.644 oyun 5.009’unu alarak
(Yüzde 57,9) başkan seçilen” Çebi’yi “kutlayıp” ve “onunla ilgili
yazımı” hafta sonuna bırakarak, “başka ve gündemin başında olan”
bir olayı yazacağım, bugün!..
En beğendiğim ve “tuttuğum”, dahası “gönlümde olan takımın
kalesinde görmek istediğim” Türk kalecilerden biridir Serkan
Kırıntılı…
Takım arkadaşlarına da, hocaları ve yöneticilerine de,
tribünlerdeki seyircilerine de, kulübünün taraftarlarına da,
istikrarı ile, formu ile, kalede duruşu ile, kurtarışları ile güven
veren bir sporcudur!..
Pazartesi gecesi, bir sporcunun, değil bin sporcunun, hatta hatta
milyon sporcunun “aktif sporculuk hayatlarında bir defa bile
başlarına gelmeyecek” bir kazanın kurbanı olmuş, “maçın 20’nci
saniyesinde kırmızı kart gören kaleci” olarak futbol tarihine ve
rekorlar kitaplarına geçmiştir.
Bu, “öyle” bir olaydır ki, “hiç ama hiç kimse, kaleciler de dâhil”,
bu olayı yaşayan Serkan Kardeş’imin yerine “kendisini koyarak,
‘empati’ yapamaz”, onun aklından geçenleri, ruhundaki fırtınaları
“değil yaşayabilmek” tahmin bile edemez!..
Onun “ceza alanının bir metre dışında topu tuttuğu ve sonra ateş
tutmuş gibi bıraktığı ve de daha hakem kırmızı kartını çıkarmadan,
eldivenlerini çıkararak kenara doğru yürümeye başladığı 30
saniyeyi”, büyük Allah’ım, hiçbir sporcuya yaşatmasın!..
Bu satırları, “belki okur” ve acısını, üzüntüsünü azaltacak
merhemlere “küçücük bir katkı sağlar” diye yazıyorum.
Ve biliyorum ki, bir sporcu için “bu olayın ruhunda açacağı yara”,
hiçbir “fiziksel sakatlığa benzemez”; benzemeyecektir!..
Onu sadece “hocaları, yöneticileri, futbolcu arkadaşları, ailesi
tedavi edebilir”; edecektir de!..