İnanmak mümkün değil ama, Galatasaray takımında “uzun yılların
emeği ve temeli olan”, dahası “inanılan, güvenilen” o ünlü “Fatih
Terim disiplini” yok olmuş!..
Muslera’dan, Onyekuru’ya kadar herkes bildiğini okuyor; “oyunu
kağnı arabası yavaşlığına döndürenlerden, havada sarı / kırmızı
ceza kartlarını uçuşturanlara kadar” onca anlı ve şanlı, dahası
“milyon avrolara para demeyen” futbolcunun sahneye koyduğu senaryo
içler acısı. “Bir maç iyi, üç maç saç baş yolduruyor!..”
Fatih Hoca’nın ağzında “sonunu getirmediği”, dahası spor yazarı
kardeşlerimin de duymazlıktan geldiği” bir söz var; “Haziranda
bakacağız!..”
Elbette “bu sözün ne anlama geldiği” belli de, niçin bir spor
yazarı arkadaş, bu söz üzerine, altını çizerek şu soruyu sormaz;
“Ne yapacaksın Hoca’m, haziranda?..”
Galatasaray gibi “şampiyonluğa, Türkiye Kupası’na oynayan” bir
takım, koca bir maç boyu; “rakip kaleye gollük üç şut almaz”
mı?..
Galatasaray gibi “şampiyonluğa, Türkiye Kupası’na oynayan” bir
takımın kanat adamları “orta yapayım derken on defa, karşılarındaki
defans oyuncularına topu çarptırmayı” nasıl başarırlar?..
Galatasaray gibi “şampiyonluğa, Türkiye Kupası’na oynayan” bir
takımın defans ve orta saha oyuncularının, “topu kendi sahalarından
çıkarmak için” dakikalarca “Al gülüm ver gülüm” paslaşmaları
yaparak, rakibin kendi defans sahasına “dört dörtlük yerleşmesini”
sağlamalarına ve de “zamanı bir mirasyedi gibi harcamalarına” nasıl
seyirci kalınır?..
Kusura bakma sevgili Fatih Hoca’m, sen “Malatyaspor önünde ilk
yarıda oynanan futbolu beğenmişsin”; hayret ettim, ekranda “o
sözlerini” dinlerken!..
Sen ki, “oynadığımız futboldan sadece tribünlerdeki, TV başındaki
taraftarlarımız değil, futbolcularımızın kendileri de keyif almalı”
diyen ve “gereğini yapan, yaptıran” bir teknik adamsın.
Söyle bana; “45 dakika keçiboynuzu çiğneyip de ağzında bir gram bal
tadı bile bulamayan” Öcal Uluç, o ilk yarıdan sonra TV başında
“ikinci yarıyı seyretme...