Haftalardır hayalet gibi sahada dolaşan, üstelik de oyundan
alınınca küfürler savuran birine gösterilen bu müsamaha niye? Keşke
Beşiktaş’a “6-0 yenilseydin” amma… Evet amma… “O, sana da,
Galatasaray takımına da, Galatasaray kulübüne de, Galatasaray
camiasına da, Galatasaray seyircisine de “bela olan” ve artık
“bel-a-handa” olarak gördüğüm Belhanda’yı oynatmasaydın!..
Evet, o sonuca, o hezimete, “gönlü Galatasaray’da olan” bir Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olarak çok üzülürdüm… Amma… Şimdi “utandığım
kadar” utanmazdım!..
Bilesin ki, bugünkü utancın sınırı yok; zira, “böyle bir utancına
sebep olan olayın” sporda, hele hele Galatasaray’da yeri yok!..
İlkokul çağlarında Kilis’te “ortanca” dayısının yanında “avlu
maçlarında futbol topuna ilk defa ayağıyla dokunurken
“Galatasaraylı olan” ve de o gün bugündür neredeyse “75 yıldır
Galatasaraylı kalan” Öcal Uluç’un “üzüldüğü çok günler” oldu ama
hiç bu kadar “utandığı” bir gün olmamıştı; ne yazık ki, bunu
“inadın yüzünden” sen başardın, sevgili Hoca’m!..
Paris batakhanelerinin “en çirkeflerinde” duyulacak küfürleri, “Sen
onu oyundan aldıktan sonra, sahadan çıkarken kendisine tepki
gösteren” Galatasaray taraftarına, senin deyimin ile “seyircisine”
yapan bir “terbiye ve ahlak fıkdanına uğramış” sözde futbolcuya
gösterdiğin “korumacılığı”, eğer “Galatasaray değerlerine
gösterip”, onu “kulübeye de değil, tribünlere göndererek” gösterse
idin, alınacak “yarım düzinelik mağlubiyet bile” beni bu kadar
üzmezdi. Ondan da daha önemli olarak “utandırmazdı!..
Zira Beşiktaş’a karşı alınan “1-0’lık mağlubiyet” bugüne kadar
onlarca defa olmuş bir “maç sonucu” olarak istatistikler içinde yer
alacak, Galatasaraylıları üzecek ama unutulacaktı.
Ama “o kendi kendini de, bizzat seni de, takımını ve futbolcu
arkadaşlarını da, koca Galatasaray camiasını da düşünmeyecek kadar”
alçalmayı göze alarak “küfürlerle sahayı terk edecek kadar” bencil…
Hem de “haftalardır sahalarda hayalet gibi dola...