Türk Dil Kurumu sözlüklerinde “Efsane” kesilmesinin karşısında
“Farsça” yazar!..
Ve sonra da “anlamı” şöyle anlatılır; “1. isim, edebiyat - Eski
çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları konu
edinen hayalî hikâye, söylence. / 2. isim, mecaz - Gerçeğe
dayanmayan, asılsız söz, hikâye. / 3. isim, mecaz - Olağanüstü bir
başarı elde etmiş kimse, kurum vb.”
Özellikle “efsane” kelimesi bir “sıfat” gibi, bir “isim takısı”
olarak siyasette de, sanatta da, sporda da “biz gazeteciler
tarafından” sık sık kullanılır; “kişiler için!..”
Ben bugün “sporda sık sık kullandığımız, hovardaca kullandığımız,
‘israf’ ettiğimiz ‘efsane’ üzerine yazacağım.
Özellikle, “sporcular, teknik adamlar, yöneticiler ve başkanlar
için” bol bol kullanıyoruz, bu “Farsça” kelimeyi!..
“Efsane Futbolcu / Efsane Yönetici / Efsane Hoca / Efsane Başkan”
deyimlerini o kadar bol kullanmaya başladık ki, “gerçekten ‘Efsane
olanlar’ için bu nitelemenin ‘değeri’ kalmadı”; ucuzlattıkça
ucuzlattık!..
Son yıllarda, Galatasaray’da “bol bol genel kurul ve bol bol seçim
yapıldığı için”, gazete sayfalarında, TV ekranlarında “bol bol” bu
kelime geçmeye ve “birilerine yakıştırılmaya” başlandı.
Bunun örnekleri var; mesela, Selâhattin Beyazıt için, Faruk Süren
için, Özhan Canaydın için “bol bol kullanılan” bu nitelendirmeye
ben “hep itiraz etmişimdir”; zira “onların zamanlarını gazeteci
olarak da, spor yazarı olarak da, Galatasaray’a gönül vermiş bir
Türk vatandaşı olarak da yaşadım”; yazdım, geldim. Üstelik,
“değerlendirmemde” sadece “sporla olan ilişkileri ile” yetinmedim.
İş hayatlarına baktım; “başarılar kefesinin karşısına
‘başarısızlıklar’ kefesini” de koydum; “kaybettirdiklerini”
tarttım.
Anlatmak istediğim; “bir spor kulübünün ‘Efsane Başkanı’ olmanın
‘tek şartı’ yoktur; sadece ‘sportif bazı başarılar’ onları ‘Efsane
Başkan’ yapmaz”; yapamaz!..
Son birkaç yıldır, “Galatasaray’da seçim ön plana çıkınca”
birdenbire “sütre gerisinden, ramp...