Lampard’ın ekibi aslında kupayı hak edecek bir oyun ortaya
koymuştu. Ama İstanbul bir kere daha Liverpool’a güldü…
Benim Avrupa’da “tuttuğum” üç takım vardır; Liverpool, Real Madrid
ve Roma. Bunlardan biri, çarşamba gecesi, benim ülkemde,
İstanbul’da “UEFA Süper Kupa” maçını oynadı, hem de “sempati
duymadığım” bir İngiliz takımı olan Chelsea ile.
Bütün “bunları” neden yazdım; “Kupayı hak eden Chelsea idi” diye
yazmak için!..
Chelsea, “UEFA’nın transfer yasaklısı” idi; bu bakımdan “rakibinden
kadro değeri ve kalitesi bakımından” çok geride kalmıştı.
“Rakibi”, geçen hafta başlayan ligin “ilk” maçını” kendi sahasında”
ve de “cuma gecesi” oynamış; “zayıf” rakibi karşısında “rahat ve
farklı” bir galibiyet almıştı.
Chelsea ise, Manchester United gibi bir “şampiyon adayının
sahasında”, hem de “pazar gecesi” oynamış, lige “farklı” bir
mağlubiyetle giriş yapmıştı!..
Sonra da “Avrupa’nın bir ucundan öteki uçuna uçulmuş”, dahası
“bunaltıcı ve çok nemli” bir İstanbul gecesinde, tribünleri ezici
bir çoğunlukla dolduran Liverpool taraftarlarının büyük desteğini
alan rakibi ile 120 dakika mücadele ettikten sonra “kupayı”
penaltılara taşımıştı!..
Liverpool “açık ara” favori idi; maça “Beş gün dinlenerek ve
hazırlanarak” gelmişti; Chelsea’nın ise “Üç gün içinde hezimetle
biten lige giriş maçının moralsizliğini” üzerinden atıp atamadığı
bile belli değildi. Bu tablo yüzünden, İstanbul caddelerinde
Liverpool taraftarları “4’lü, 5’li” sonuçları rahatça dile
getiriyorlardı!..
Ama maç “fanatik Liverpool taraftarları hariç”, tribünlerdeki, TV
başındaki seyircilere “Helal olsun Mavililere ve Hocaları
Lampard’a” dedirtecek bir “120 dakika” ile kapanmış, kupa
“gencecik” Abraham’ın Liverpool kalecisine nişanlayarak kaçırdığı
penaltı ile “Kırmızılıların” kaptanının elinde yükselmişti.
İstanbul, bir defa daha Liverpool’a “uğurlu” gelmişti!..
Maçın bir başka “gizemli” ve “sonucu e...