"G.Saray’ın kadın basketbol takımı Avrupa’dan kupa
getirirken, erkek futbol takımı avucunun içindeki kupa finalini
tepti…" Bir tarafta “ışıl ışıl” aydınlık bir dünya,
bir tarafta “alacakaranlık” kuşağı; Galatasaraylılar tribünlerde,
TV başlarında “bu tatlı ve acı saatleri” çarşamba gecesi “iç içe”
yaşadılar!..
Sarı-kırmızılı “basketbolcu kadınlar”, İtalya’dan “Eurocup Kupasını
getirirlerken”, sarı-kırmızılı “futbolcu erkekler”, kendi
sahalarında “felaket bir futbol ile” Türkiye Kupası’ndan elendiler
ve avuçlarına kadar gelen “final şansını” kaçırdılar!..
Önce, “Avrupa’dan üçüncü kupayı getiren” Galatasaraylı kadın
basketbolcuları kutlarım!..
Sonra, “kendi sahalarında yenilen”, ama Galatasaray’ı,
“Galatasaray’ın evinde”, hem de “bu yıl o statta karşısına çıkan
her rakibi başı öne eğik gönderen” Galatasaray’ı “turu geçecek
skoru elde ederek” yenen Akhisarspor’u, hocaları Okan Buruk’u ve
futbolcularını da tebrik ederim; “büyük iş başardılar”, finale
kaldılar; neden kupayı kaldırmasınlar; bu sezon kimleri yenmediler
ki…
Ve gelelim, Galatasaraylı kadın basketbolcular ile Akhisarsporlu
futbolcuların camialarına yaşattıkları ve “ışıl ışıl aydınlık”
gecedeki “alacakaranlık” kuşağına; Galatasaray’ın kupadan
elenişine…
Müzesindeki Türkiye Kupası sayısı, Galatasaray’ın “bu kulvardaki
ezici üstünlüğünü gösterirken”, hem de “kendi evlerinde kendilerini
final oynamaktan mahrum eden” o en hafifi ile “rezalet futbolu”
oynamaya hakları var mıydı, sarı-kırmızılı futbolcuların?..
Ve de, Fatih Hoca’ya sormak gerek; “bu rezalet futbolu oynayan bir
11’i sahaya sürmek” ne anlama geliyordu?
Terim, maçtan sonra “özetle” dedi ki; “Elimdeki 25 kişilik kadro
bu. Yorgun, sakat futbolcularım var. 72 saat sonra ligde ve
deplasmanda kritik bir aç oynayacağız. Sahaya ‘Galatasaray’da
lisanslı olan’ 11 futbolcu çıkardım. ‘O oynadı, bu oynadı’
tartışmaları bir şey ifade etmez benim için. Gala...