Bakınız, sevgili Galatasaraylı okurlarım, tam da geçen hafta
Uluçmarket’te “Galatasaray’ın kaptanı yok” başlıklı bölüme nasıl
bir giriş yapmışım; “Pardon sevgili okurlarım; ‘kaptanı ismen var
da, cismen yok’; bugünkü kaptanı, ‘arkadaşları hakemin bir kararına
itiraz ederken, kalesinden olay yerine koşup, hakeme müdahale
etmeyi ve zaman zaman kart da görmeyi’ ne yazık ki, ‘kaptanlık’
sanıyor; gerisi… Yok!..”
İşte Perşembe gecesi Malatyaspor önünde “tam da bu satırların
anlattığı ‘bir kaptanı’ vardı, sahada” Galatasaray’ın!..
Takım 2-0 galip, rakip “eleneceğini anlamış”, kalan “tek çareye
başvuruyor; oyunu sertleştirmek ve Galatasaraylı futbolcuları
sinirlendirmek, hakemin her kararına itiraz etmek.
TV ekranından “şaşkınlık içinde seyrediyorum”; Galatasaraylı
futbolcular da “âdeta bu havaya teşne”; sinirlenmek için fırsat
arıyorlar; kart görüyorlar, “sahte düşüşlerde “kart görecekleri
yerde” lehlerine faul düdükleri çalınıyor; bu defa Malatyasporlular
“öfke ile” hakemi fırçalamaya girişiyorlar; hakem, “telafi için”
gözünü Galatasaraylı futbolculara dikiyor; sarı kartlar havada
uçuşmaya başlıyor…
Eeee, “böylesine bir gerilim uçurumuna gidilirken”, saha içinde
“bir kaptan” ne yapar; takım arkadaşlarını hakemle didişmemeleri,
rakip oyuncularla söz ve itişme dalaşına girmemeleri için ikaz
etmeye çalışmaz mı?..
Ne gezer; Galatasaray Kaptanı, “onların başında”, rakip oyuncularla
itişiyor, koşarak gelip hakeme itiraz etmeyi “kaptanlık”
sanıyor!..
Hakem, “o çirkin tablolar içinde hakemliğini unutmasa” Galatasaray
5-2 kazandığı maçtan “ikinci sarıdan en az 2 kırmızı kart” ile
çıkar, ona “3 sarı kart” eşlik ederdi!..
Kaptan, “ne zamanlı sarı kart gördü”; aklı başına geldi,
arkadaşlarını hakemin yanından uzaklaştırmaya, rakip oyuncularla
didişmelerini önlemeye çalıştı!..
Doğrusu, Fatih Hoca’nın “bu gafleti” hem de “tepkisiz ve
müdahalesiz” olarak kenardan nasıl seyrettiğini anlamam da mümkün
olmadı.
Sevgili Hoca’m, “...