Bizleri, “at gibi koşanlar” futbolunun, “futbolu ne hâle
getirdiğini”, nihayet “anlayabilecek bir hâle getirdiği” için, 2018
Dünya Kupası’na teşekkür etmemiz gerek!..
İşte, bir zamanlar “futbollarını” ve de “o futbolların
yıldızlarını” seyretmekten doyamadığımız Brezilyalar, Fransalar,
Almanyalar, İngiltereler, Arjantinler ne hâldeler ve futbolları ne
hâlde?..
Bakınız, “bu hâldeki” bir Dünya Kupası’nın finallerine bile
kalamayan Hollandalardan, İtalyalardan söz etmiyorum, bile!..
Söyleyin Allah aşkına; “bu futbolun yıldızı olsan” kaç yazar, ne
yazar; dahası ve de en acısı “at gibi koşanlar”, bitmedi; “at gibi
koşanlar futbolunu baş tacı eden” teknik adamlar yazdırırlar
mı?..
Bir zamanlar “kereste” ya da “kasap” tabir ettiğimiz futbolcuların,
gün gelecek “çok kıymetli oyuncular olarak” milyonlarda dolar veya
avroya kapışılacağına rüyada görsek inanamazdık; şimdi görüyor,
yaşıyoruz!..
“Futbolu oynatmak (Fatih Terim örneği) yerine, oynatmamak (Aykut
Kocaman örneği) için kendini yetiştirmiş” teknik adamlar ve onların
“en fazla rağbet ettiği” ve de “gözde” hâline getirdiği “at gibi
koşan” ve de sahada “oynatmamak için, sertlik dahil her şeyi yapan”
futbolcular ile dünya futbolunun geldiği yer, işte 2018 Dünya
Kupası’nın oynandığı Rusya’daki sahalardır!..
Sporseverlerimizin, futbolseverlerimizin “bu tabloya isyan ettiği”
ortadadır; kahvelerde ve kafelerde TV başları bomboş!..
Daha kolay bir şampiyonluk!..
“Fenerbahçe sempatili, Galatasaray antipatili” spor medyamızın
“sakladığı gerçekler” yüzünden “Galatasaray battı, batıyor” algısı
kaplamıştı, spor kamuoyunu!..
Ama “zorunlu” bazı gelişmeler, ortaya çıkardı ki; meğer “en büyük
borçlu” Fenerbahçe imiş, Beşiktaş “onca oyuncu satmasına rağmen”,
hâlâ “gidenlerin yerini dolduracak” oyuncu almakta
zorlanıyormuş!..
Buraya not düşüyorum; yeni sezon açıldı, açılıyor; “yukarıda
yazdığım tablo”, bir gerçeği ifade ediyor; “çok büyük bir sürpriz
olmaz” ise “sadece bir kaleci, bir stoper, bir forvet (santrfor)
takviyesi” ile Galatasaray bu defa “çok daha rahat” şampiyon
olacaktır!..
Hem de “Şampiyonlar Ligi’nde oynamasına” rağmen; o kulvar
sarı-kırmızılıları yoran değil, kamçılayan” bir kulvardır, Süper
Lig için “konsantrasyon dopingi” yerine geçecektir!..
Zira, Galatasaray’ın başında Fatih Terim gibi “o dopingi çok iyi
kullanmasını bilen” bir hoca var!..
Yetti, gari!..
Şaşıyorum, hâlâ “Aykut Kocaman neden gönderildi? Bir yıllık
sözleşmesi vardı, o bittikten sonra yeni hoca getirilecekse,
getirilmeliydi. Hem takımı yenilemek gerekiyor, hem yeni bir hoca,
ülkeyi, ülke futbolunu tanımıyor, hem de ülkesinin dışına ‘teknik
direktör olarak’ ilk defa çıkıyor; bu olur mu?” diyen anlı ve de
şanlı yorumcularımız var.
El insaf, geçen yıl “son haftaya kadar şampiyonluk kovalayan” bir
takımın stadının “tribünlerinin yarısının boş olmasının sorumlusu”
kimdir; o tribünlerde Aziz Başkan ile beraber “Git artık” denilen
iki kişiden biri kimdir?..
Ne yani, Ali Koç gibi “yepyeni bir vizyonla göreve gelen ve büyük
problemleri kucağında bulan” bir başkan ve yönetimi, bir de
“yıllardır ‘büyük / küçük takım’ demeden, ‘kör değneğini beller
gibi’ uygulattığı tatsız tuzsuz ‘taşlaşmış bir sistem’ yüzünden
tribünlerin uğraştığı” bir teknik adamla mı, yeni sezona
girecekti?.
Galatasaray taraftarı, lebalep doldurduğu tribün desteği ile
omuzladığı takımını şampiyonluğa taşırken, Ali Koç, Fenerbahçe
tribünlerinin gene boşalmasına yol açacak bir hatayı sürdürerek,
Aykut Hoca’nın “sadece kendisini ve spor medyasındaki birkaç
yorumcuyu tatmin eden” taşlaşmış sistemine teslim mi edecekti, yeni
transferlerle dolu bir kadroyu?..
Galatasaray geçen yıl, “yepyeni bir takım kurdu”, sezonun yarısında
“hoca değiştirdi” ve şampiyon oldu; sezon başında gelen “yeni bir
hoca”, neden başarılı olmasın; Ali Koç gibi bir başkan arkasında
iken?..
Sorarım, “taşlaşmış sistem” sevdalılarına; “Hamam eski hamamsa,
yeni tellak ne yapsın, hele hele hamama gelecek müşteriler,
heyecanla ‘yeni hamam’ bekliyorlarsa?..”
Kerem Ertan!..
Sosyal medyada “Galatasaray Kulübü üyesi olduklarını” sandığım
birileri, “kafayı Kerem Ertan’a taktılar”; Galatasaray Kulübünün
“en büyük gelir kaynaklarından birini” Galatasaray aksesuar satış
mağazalarını, hem de “ikinci defa zirveye taşıyan” bir adamı yerden
yere vuruyorlar; “Efendim, neden gönüllü yapmıyormuş, neden ona
para veriliyormuş. İlk 3 ayda olduğu gibi yaptığı işi ‘bedelsiz’
yapmalıymış, hani artık ‘yüksek’ paralarla Galatasaraylı
çalıştırılmayacakmış. Mustafa Cengiz verdiği sözü
tutmuyormuş!..”
Bir; “o iş gönüllü yapılmaz, o sorumluluğu alan ve o işi yapan
kişi, ‘Galatasaraylısın baskısı’ ile para almamaya zorlanamaz,
zorlanırsa ‘Anayasaya aykırı olan ‘angarya’ tablosu ortaya çıkar”
ki, yasaktır.
“Angarya istenemeyeceğine göre”, anlaşılıyor ki, “orada çalışacak”
profesyonelin, galiba “Galatasaraylı olması istenmiyor’”;
Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Trabzonlu, Konyalı, Gaziantepli olursa
mesele yok; para alabilir!
Zihniyete bakın siz; Kerem Ertan’ın “Galatasaraylı olması” suç;
olacak şey mi? İki; işini iyi yapıyorsa, başarılı ise üstelik
“piyasadaki eş meslektaşlarından çok daha az bir ücret ile
çalışıyor ise” neden Kerem Ertan, “o işi, o hizmeti
yapmasın?..”
Kerem Ertan, dürüst, işinin ehli, “tek kuruş haram yemeyen ve
yedirtmek istemeyen”, işini “gece” demeden, “gündüz” demeden yapan
bir yönetici ve de “çok iyi” bir Galatasaraylıdır. Ona “kem gözle
bakıp, kem söz söyleyenler”, eğer “biraz vicdanları, biraz
insafları varsa”, ondan ve Mustafa Başkan’dan özür
dilemelidirler!..
Şaka!..
Sevgili kardeşim Hıncal Uluç, TRT’nin maçları anlatan ve
durmadan “O efsane… Bu efsane… O yıldız… Bu yıldız…” diyen
spikerlerini eleştiriyor ve çok haklı olarak “Efsane nedir, onu
bilmiyorlar. Yıldız’ı da bilmiyorlar” diyor.
Az bile yazmış; anlaşılıyor ki, TRT’nin maç anlatıcıları, Rusya’ya
“masal anlatmaya gitmişler”, maçları değil!..