Çok var ama benim "hemen" hatırlayabildiklerim; Garrincha…
George Best… Maradona… Jimmy Greaves… Sokrates… Paul Gascoigne…
Büyük futbolcular… Efsane futbolcular… Ama sonları?.. Girin
internete, birkaç tıklama ile karşınıza çıkacak hazin tabloların,
acı gerçeği; "kendi kendilerini yiyen" şöhretler!..
Önce, uyarılar, nasihatler, hatta "Yapmayın, etmeyin" yalvarışları;
sonuç, paraysa para, bakımsa bakım, doktorsa, ne doktoru, takım
takım doktorlar, ama "değişmeyen, değiştirilemeyen acı son!.."
Peki, "acı sonu değiştirebilen" var mı; elbette, hem de çok, ben
"yakından tanıdığımız" bir örneği yazacağım; Harry Kewell!..
"Galatasaraylı" Öcal Uluç'un "Galatasaray'a gelen yabancı oyuncular
içinde 'en sevdiği' ilk beşin içinde olan" Kewell!..
Avustralyalı… Leeds United'da "şöhret olduktan sonra", Liverpool'a
"büyük paralar" ile transfer olan ama sakatlıklarla boğuşan,
moralini büyük ölçüde kaybeden, başarılı olamayan ve de "En
sıkıntılı dönemim orada oldu" diyen Kewell!..
Oradan Galatasaray'a gelen ve "Hayatımın en verimli ve mutlu
sürecini orada yaşadım" diyen, Kewell!..
Gazetelerimizin, "transfer edilip ülkemize geldiğinde, 'beraberinde
ruh doktorunu da getirdi, parasını Galatasaray'a ödetecek' diye
yazdığı" Kewell!..
Evet, "ruh doktorunu da getirmişti" Kewell ve Galatasaray'da
"taraftarın sevgilisi", zor maçların kurtarıcısı oldu,
Kewell!..
İşte o "ruh doktoru", cankurtarandı, sporcuyu kurtarandı, mentor /
akıl hocası idi, Kewell'ı "hayata döndüren, sahalara döndüren,
şöhret ve taraftar sevgisi denizine döndüren" adamdı.
Bütün bunları "neden" yazdım; bakınız Arda'ya, Emre
Belözoğlu'na, Burak'a, Volkan Demirel'e, Gökhan Töre'ye,
yıllardır "kendi kendilerini yemek için" ellerinden geleni
yapıyorlar; onca uyarı, onca nasihat nafile!..
Gülüyorum, "bizim mentorlarımız, doktorlarımız var" diyen koca koca
kulüplerin başkan ve yöneticilerine, mesela Arda örneğinde olduğu
gibi, Başakşehir'in başkan v...