Koşuyordu, Okan Hoca, koşuyordu; “bitmek bilmeyen” bir koşuydu âdeta bu koşu, ekranda seyrediyordum; geçmek bilmeyen saniyeler ve saniyelerce sürdü. Maçın sonu çok yaklaşmıştı, takımı 2-1 galip durumdaydı ve 3’üncü gol gelmişti; “kupayı kucaklamayı neredeyse garantileyen” goldü, bu ve Okan Hoca koşuyor, koşuyordu!..
Fenerbahçe kalesinin yan tarafında “sevinçten üst üste kümelenmişti” Akhisarlı oyuncular ve “Akhisarspor kalesine yakın olan yerinden” fırlamıştı, Okan Hoca. Koştu koştu, o kümeyi kucakladı… Aslında kucakladığı “futbolcuları, yöneticileri ve taraftarları ile birlikte yazdığı” bir tarihti ve unutulmayacaktı; unutulamazdı!..
Akhisarpor, Manisa’nın bir “büyük” ilçesi idi. Takımı Süper
Lig’e çıktığında çok kişi “Geldiği gibi düşer” diyordu. Maçlarını
oynayacağı bir stadı bile yoktu; yol kısaydı ama “maçlarını,
Manisa’nın 19 Mayıs Stadı’nda oynuyordu” ve bu stat âdeta
deplasmandı. Zira Manisa ile Akhisarspor arasında uzun yıllardır
süren “il olma” gerilimi vardı ve de “Süper Lig’den düşmüş” bir
Manisaspor “giderek daha alt kümelere doğru yolculuğa çıkarken”,
Akhisarspor Süper Lig’de oynuyordu!..