FETÖ’nün iş dünyası ile ilişkilerini incelediğinizde hep aynı
yöntemi kullandığını göreceksiniz. FETÖ hedefine koyduğu
patronlardan, önce iş birliği ve itaat, sonra da himmet talep
ediyor. Bu isteklere direnen, gönüllü iş birliğine razı olmayan
patronları radarına alıyor. Her şeyini; bütün ilişkilerini,
mahremini, zaaflarını ve gayri yasal tüm işlemlerini mercek altına
alarak inceliyor. Sonra kendine bağlı bürokratları; polisi ve
savcıları harekete geçirerek, o iş adamını dört bir koldan
kuşatıyor. Eğer gayri yasal bir durum tespit edemez ise bu defa
kumpas kurarak sıkıştırıyor. Polisin; savcının eline düşen iş adamı
direnmekten vazgeçip açılan hukuki ve idari davalardan, cezai
işlemlerden kurtulmak için FETÖ’yle iş birliğine razı oluyor. FETÖ
bu aşamadan sonra avukatlarını devreye sokuyor. FETÖ ile her türlü
iş birliğini kabul eden iş adamı bütün davalardan ve cezalardan
kurtuluyor.
İşte FETÖ ve Doğan grubu ilişkisi böyle oluşmuş ve devam etmiş bir
ilişki. Buna bir de Erdoğan karşıtlığının doğurduğu iş birliği ile
Alman derin devleti ve Doğan ilişkisini eklerseniz FETÖ-Doğan
birlikteliğinin sebeplerini anlamış olursunuz. 2003 yılından
başlayarak Doğan grubu ile ilgili dava açan savcılar ve cezai
müeyyide öngören müfettişlerin büyük bölümü FETÖ’cü olabilir. Doğan
grubunun vergi davalarından POAŞ davasına, kâğıt davasından diğer
davalarına kadar hepsinde FETÖ’cülerin parmağı olabilir. Açılan
davalarla köşeye sıkışan Doğan grubu, bu davalardan kurtulmak için
FETÖ’cü avukatlara koşmuş ve belli bir tarihten sonra da FETÖ ile
iş birliği yapmıştır. Ankara’da birçok avukat ve hukukçu, FETÖ’cü
avukatların Doğan grubunun Danıştay-Yargıtay ve Vergi
Mahkemelerindeki davalarını grubun lehine sonuçlandırdığını bilir.
Birçok örnek var orta yerde.