Geçen yıl Contemporary İstanbul’da bir İran fokusu vardı. 700
sanatçıyı barındıran sergi odağa İranlı sanatçıları
yerleştirmişti...
“İran’ın Aydınlık Kadınları” adlı bölümde, yönetmen Muhsin
Makhmalbaf’ın kızı Hana Makhmalbaf’ın da bir tanıtımı vardı.
“Ülkemi bir saat içinde, bir el çantasıyla terk ettim” diyordu
Makhmalbaf bu tanıtımda, “Her şeyimi geride bıraktım ve objelere
bağlanmamak gerektiğini bu sayede öğrendim.”
Kaligrafiden esinlenen İran’ın modern resim yorumcularına ve
Makhmalbaf gibi “ayaklarının altından zemin kaydığı için
vatanlarından gitmek zorunda kalan kadınlara” ayrılan bölümleri
gezerken çok etkilenmiş, “İran’a bakarken bir kez daha Türkiye’yi
düşünmeden kendinizi alamıyorsunuz. İran, her zaman olduğu gibi
Cİ’da önümüze bir ayna koyuyor” diye yazmıştım.
Bu yılki Cİ açılışına gericilerin yaptıkları saldırıyla, “o ayna”yı
hatırladım. İran’da İslam devrimi gelirken çağdaşlığın tüm
simgelerine bayrak açan yobazlar da bir sinemaya saldırıp içinde
seyircileriyle beraber yakmışlardı…
“Rex yangını” diye tarihe geçen sinema yangınından 6 ay sonra İslam
devrimi ilan edilmişti…
Yeni Türkiye iklimi
“Eski Türkiye”nin süratle derdest edildiği şu günlerde, Cİ gibi
tanınmış bir uluslararası sanat etkinliğini 20 kişilik yobaz
güruhunun hedef alması ve büyük bir şovla saldırması; sanatçıyı
eserini çekmeye zorlayacak denli korkutması, gözdağı vermesi,
herkesin terörist diye toplanıp götürüldüğü bir ortamda
saldırganların serbest bırakılması, bunların tepeden “biz demokrasi
ve laikliği (bildiğimiz gibi) yeniden yorumluyoruz!” fetvalarının
verildiği sırada yaşanması bir rastlantı olamaz.
Otobüsteki “uçan tekme” örneğinde gördüğümüz gibi bu artık
kendisini vahşet ve şiddetle dayatan bir “yeni Türkiye”
iklimidir.
Bu “yeni Türkiye iklimi” nedeniyle geçen yıl 700 sanatçının
katıldığı “çağdaş sanat etkinliğine”, bu yıl yalnız 520 sanatçı
gelmiş. Eskiden herkesin katılmaya can attığı İstanbul Çağdaş Sanat
Fuarı’nın katılımcılarında bir yıl içinde üçte birlik bir düşüş
var. Gelenler de zor ikna edilmişler.
Bu dehşet atmosferini yaşayan ve soluyanlar gelecek yıl artık hiç
gelmez.
Bu yolun sonu, Türkiye’yi çağdaş dünyadan koparan bir yalnızlığa
itmektir.
Dün 9 yazarımız, üç gün önce 9 muhalefet milletvekili
tutuklandı.
Dünya Türkiye’de bu yaşananları dehşetle izliyor.