Kamuoyu yoklamaları
yanılmazsa Macron, 7 Mayıs’ta
Cumhurbaşkanı olacak.
Henüz 40’ını bile devirmemiş, genç bir adam Macron. Partisi dahi
yok. Ağustosa dek ekonomi bakanı olarak sosyalist hükümette yer
almış. Sondajlarda partinin tepetaklak gittiğini görünce
bakanlıktan ayrılarak, sade 6 ay önce “bağımsız
aday” sıfatıyla cumhurbaşkanlığı ateşini yakmış.
İlk turun sonucuna baktığımızda, Emmanuel Macron’un ne kerte
öngörülü ve isabetli bir karar aldığını anlıyoruz. 2012’de
Elysées’nin yanı sıra meclis, senato, büyük kentler ve tüm önemli
bölgelere sahip olan sosyalistler, Fransa’da 23 Nisan’daki ilk
sınavda tarihi bir hezimet yaşadılar. Sosyalist partinin
adayı Benoit Hamon oyların yüzde 6’sını
alabildi.
Sosyalistlerin, ağızlarıyla kuş tutsalar sandıkta hezimet
yaşayacakları önden belliydi. Macron daha yolun başında artık bu
sosyalistlerden köy, kasaba olamayacağını saptadı.
Mesele ancak yalnız bunu kavramakla bitmiyor. Fransa’da V.
Cumhuriyetin kuruluşu olan 1958’den beri
hiçbir “bağımsız aday” Elysées’yi fethetmemiş. Hal
böyleyken Macron’un bu kadar ilerlemesinin nedeni
nedir? “Şans” unsuru dışında, her
şeyi “üst akıl”, “dış mihraklar” ve “projeler”e
indirgeyen kesimlerin yanıtı ortada: Macron büyük iş çevrelerinin
ve bankaların adamıdır.
Olabilir. Rothschild Bankacısı, eski bir ekonomi bakanının
arkasına “büyük finans”ı alması zor değil. Ama bu yeterli mi?
Finans çevrelerinin desteklediği her aday büyük halk kitlelerinin
oyunu alır mı?
Obama tekniği uygulanmış
Meseleye bu açıdan baktığımızda Macron’un başvurduğu iletişim
stratejilerinin bulunduğu yere çok büyük katkı yaptıklarını
görüyoruz. Fransa’nın cumhurbaşkanı adayı zamanında kendisi gibi
hiç kimsenin tanımadığı bir isim
olan Obama’nın yöntemlerini kullanmış.
2008’de Obama’yı hızla Beyaz Saray’a taşıyan iletişim teknik ve
stratejilerini uygulamış. Bu iş için ABD de, Obama kampanyasında
çalışan Fransız gençlerini transfer etmiş. Bunların arasında öne
çıkan 3 isim var: Guillaume Liegey, Arthur
Muller ve Vincent
Pos.