Rasputin’in ölümünün bugün tam 100. yılı
oluyor.
II. Nikola’nın ardındaki “karanlık güç” diye
bilinen Rasputin’in ölümünden tamı tamına yüz yıl geçmiş.
“Beni öldürürlerse (çarlık amblemi) çift başlı kartalın bir
kafası kesilmiş olacak, ardından Romanov hanedanı yok
olacaktır!” kehanetiyle bilinen ünlü üfürükçünün ölümünün ardından
sahiden “1917 Bolşevik Devrimi” patlak veriyor. Ve süreçte çar
ailesi kurşuna diziliyor.
“Rasputin” denince aklıma hep St. Petersburg’da gördüğüm Yusupov
Sarayı’nın gizemli bir odası gelir.
Mahzendeki bu odada zehirlendiği söylenen Rasputin’in “son yemeği”;
balmumu müzesine dönüştürülen bir masa etrafında
canlandırılmış.
Kristal sürahi ve kadehlerde sunulan “siyanürlü Madeira
şarabı” ve “siyanürlü tatlıların” temsili örneklerinin
sergilendiği masanın etrafına dört heykel konmuş…
Başköşede sakalları, beyaz Rus gömleğiyle Rasputin
oturmakta…
Onu buraya tuzak kurarak getiren, çarın yakın çevresinden bir
aristokrat ve asker üniformalı birkaç kişi odada temsil
ediliyorlar. Biri siyanürü sağlayan ve ölüm raporunu verecek olan
doktor, diğeri bir Duma üyesi ve bir de Nikola’nın ardından tahta
geçmesi beklenen “müstakbel yeni çar
adayı” görülüyor…
Birinci perde
“Rasputin’in cinayeti” “darbe” olarak planlanmış.
Üfürükçünün yok edilmesiyle çarın al aşağı edileceği varsayılmış.
“Rus devrimi” tabii hiç hesapta yok. II. Nikola gidince yerine
başka bir çar gelecek diye düşünülüyor.
Rasputin, çarlık başkenti “St. Petersburg satrancı”ndaki
“vezir”.
“Vezir” düşünce… “Şah” denicek. Yerine sonra başka bir “şah”
konacak.
Bir üfürükçünün “güç satrancında” bu kadar önemli bir yer
tutmasının sebebi; çarlık siyasetini gizemli rahibin
yönetmesi.
Rasputin, çara akıl veriyor. “Savaşa gir” derse Rusya savaşa
giriyor. “Çık” derse… çıkıyor.
“Satranç”ın son evresinde Rasputin, çara, Almanya ile özel bir
anlaşma yaparak I. Dünya Savaşı’ndan çıkmasını önermiş.
Bunun, savaş dengelerini aleyhlerinde değiştireceğini değerlendiren
İngilizler sonra devreye giriyor.