Nilgün Cerrahoğlu Cumhuriyet Gazetesi

Lozan…

On beş gün önce bu köşede “Economist” de çıkan “post-gerçek siyaseti/post-truth politics” üzerinde bir araştırmadan söz etmiştim.  “Post gerçek siyaseti” ile gerçeklerin...

01 Ekim 2016 | 717 okunma

On beş gün önce bu köşede “Economist” de çıkan “post-gerçek siyaseti/post-truth politics” üzerinde bir araştırmadan söz etmiştim. 
“Post gerçek siyaseti” ile gerçeklerin yerini algı operasyonlarının aldığı bir yeni siyaset tarzından bahsediliyor; ABD’de Trump ve İngiltere’de “Brexit”çi lider Boris Johnson başta olmak üzere, uluslararası arenanın bu tip siyasetçilerle dolduğu anlatılıyordu. 
“Post gerçek üstadları” arasında bu meyanda Erdoğan ve Putin’in de adı sayılıyordu. 
Son dönemde okuduğum en çarpıcı değerlendirmelerden biri olan “Economist”in dosyasının ayrıntılarına giremeyeceğim. Mealen yazı siyasetin sağ-sol paradigmalardan çok giderek artık hep daha çok rasyonel-akılcı duruşla, usdışı-irrasyonel kesimlerin mücadelesine dönüştüğünü belirtiyor; buna somut örnek olarak da desteksiz palavralarla inşa edilen İngiltere’nin “Brexit” referandumu ile Trump’ın serbest atışlarından oluşan başkanlık sınavını işliyordu.

‘Biz ve onlar’ dinamiği 
Gerçekdışı “dediğim dedik, çaldığım düdük” savlar ortaya atan bu siyasetçilerin başvurdukları araçlar sırf “dezenformasyon”dan ibaret değildi. Farklı ülkelerin farklı şartlarda siyaset yapan bu politikacıların ortak özellikleri tüm siyasi söylemlerini “biz ve onlar” dinamiği üzerine kurmalarıydı. 
“Biz halkız, biz kurbanız; onlar tuzu kuru elitler” gibi şematik, siyah-beyaz şartlanmalar ile yapılandırılan bu siyaset türünde sade “duygular” ve “önyargılar” devreye sokuluyor, “nesnel bilgi”, “veriler” tümü ile dışlanıyordu. 
“Post gerçek siyasetinin” ustaları zaten bilgili seçmenleri muhatap almıyordu. “Rasyonel” kesimler, “bilgi, belgelerle”…“irrasyonel yana” meram anlatmaya kalktığında kendisini her durumda-bir deli kuyuya taş atmış on akıllı çıkartamamış hesabı- irrasyonel politikayla kuşatılmış buluyordu. 
Geçmişte siyasete “yalan” karıştığında, yalanın “gerçekle yüzleştirilmesinden” bir korku duyuluyordu. Geri planda bir “ispat” gayreti oluyordu. 
Bugün böyle bir gayrete gerek duyulmuyor çünkü somut gerçeğin ne olduğu, “post gerçek liderler” tarafından hiç kale alınmıyor. Başka deyişle gerçeğin bir değeri yok. Veriler ve tutarlılığın, bu irrasyonel siyasette yeri bulunmuyor. Bu siyasetin aktörleri konuyu bir kez “bizonlar” çerçevesine oturttu mu; akla gelen her şok/skandal önermeyi yapabiliyorlar... 

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Boş koltuk 05 Mayıs 2024 | 291 Okunma Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024 | 69 Okunma 1921 Anayasası mı dediniz? 21 Nisan 2024 | 185 Okunma Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024 | 563 Okunma 31 Mart’ın bahsi 07 Nisan 2024 | 92 Okunma