1979’da İslam âlemine “yeni bir çığır” müjdeleyen İran İslam
Devrimi’nin “Vilayet-i Fakih” manifestosu ile (IŞ) İD’in “yeni çağ”
açma iddiasında olan “halifelik” deklarasyonunu
karşılaştırıyor Khaled Fouad
Allam...
Ve çok önemli şu farka parmak basıyor: “İran İslam devrimi,
Sünniler-Şiiler arasındaki ayrışmayı aşma hedefindeydi.
1979’da ve de 80’li yıllarda, Şii devrimciliği bu
yüzden Sünni köktendincileri de etkiliyordu.
İslam Devrimi’nden otuz beş yıl arayla gelen
IŞİD halifeliği ise net biçimde Şiilere karşı.
Tarihi Sünni-Şii ayrışması, Irak-Suriye
bağlamında güncellik kazanarak büyüyor...”
Önceki iki yazımda da bahsettiğim (28- 26 Temmuz) Cezayir kökenli
sosyolog Khaled Fouad Allam “Yan Komşudaki Cihatçı: IŞİD
Evimizde” adlı kitabında, karşımızdaki meselenin bugün “siyasi
İslamı kimin kontrol edeceği” meselesi olduğunu
söylüyor.
Konunun bir terör paradigması olmadığını, sorunsalın “siyasi
İslamın hegemonyası” sorunsalı olduğunu belirten yazar; IŞİD’ı
yaratan Vahhabi-Selefi İslam yorumunun tarihte bir taraftan
Şiilikle ve bir taraftan da Türk modernleşmesi ile her zaman
çatışmada olduğunu vurguluyor.
Kendisine karşı olan Vahhabi kökenli IŞİD’ın, siyasi oportünizm
hesaplarıyla Ankara tarafından süreç içinde hoş tutulmuş olması, bu
meyanda çok büyük çelişki...
Peyami Safa uzmanıydı
IŞİD hakkında şimdiye değin okuduğum en aydınlatıcı çözümlemeleri
yapan Khaled Fouad Allam’ı, şahsen de tanımıştım...
“Türk Batılılaşma süreci” üzerinde uzmanlaştığını bildiğim Allam,
Türkiye’den kendisine Peyami Safa’nın “Fatih
Harbiye” kitabını göndermemi istemişti.
Doktorasını “Türk modernleşmesi ve Peyami Safa” üzerine yapan
Cezayir kökenli sosyolog, Türkiye’yi İslam dünyasının
modernleşmesinde lider bir ülke görmekteydi...
Bu kişisel karşılaşmamız ve tanışmamız nedeniyle, Allam’ın
çalışmalarını o gün bugün hep ilgiyle takip ederim.
“Charlie Hebdo” katliamı ardından kaleme aldığı “IŞİD Evimizde”
kitabı, yazık ki son çalışması oldu. Allam bu yaz başında Roma’da
kaldığı bir otelde, tam ne olduğu anlaşılmayan bir şekilde ölü
bulundu.
Allam’ın “IŞİD” üzerindeki son yapıtı her halükârda çok açıdan çok
ilginç.
Baştaki karşılaştırmada söz ettiğim otuz küsur yıl öncesinin
“radikal İslam”ı İran İslam Devrimi ile günün “radikal İslam”ı IŞİD
arasındaki çarpıcı fark mesela...
O zamandan bu zamana “dil”, “din”, “mezhep”, “kimlik” farklarını
birer uçuruma dönüştüren “post-modern etnik saplantılar çağı”
araya girmiş...
Allam, 1989’da çöken Berlin Duvarı öncesinde bugünkü “etnik
farklar” hassasiyeti olmadığını, bu yüzden ’79 İran Devrimi’nin de
böyle bir derdi olmadığını hatırlatıyor.
“Radikalizmin” karanlığı başka deyişle derinleşmiş.