Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner...
Bu söz bana hep çok gaddar ve aşırı gelmiştir.
Gün gelir devran döner, hesap döner filan değil...
Keser döner.. sap döner...
Amma da mübalağalı “artık bu kadar olmaz” diye düşünürdüm.
Meğer yaşam pratiğimizde bu ifadenin damardan karşılığı varmış.
Bugün gelişmelere tanık oldukça bu keskin lafların topraklarımızda
çok köklü olduğu anlaşılan bir gelenekten geldiğini anlıyorum.
Hakan Şükür’ün Esra Elbirlik’le o nikâh sahnesi mesela.
RTE Belediye Başkanı sıfatıyla nikâh kıyıyor...
Fethullah Gülen de el üstünde tutulan en ennn itibarlı şahit.
Bugün o fotoğraf dünya basınının sayfalarında çarşaf çarşaf
yayımlanıyor.
Şükür’ün uzun dönem top koşturduğu İtalya’da örneğin tüm
gazetelerde sergileniyor.
Darbeci Gülen’le bugün Cumhurbaşkanı olan Erdoğan arasındaki o
mutluluk tablosunun içinden.. zamanla bir ulusun trajedisi
çıkmış.
Al gülüm ver gülüm
Fotoğraf birebir Türkiye’nin öyküsü gibi.
Güzeller güzeli gelin Esra’yı vaktiyle babasından dönemin başbakanı
Tansu Çiller istemiş.
Karede Çiller yok ama “al gülüm, ver gülüm” büyük fotoğrafta o da
yer alıyor.
Düğün canlı yayınla tüm Türkiye’de izlenmiş...
Ama evlilik uzun sürmemiş.
Eczacılık fakültesi öğrencisi, “aydınlık” çehreli Esra boşanmadan
sonra verdiği biricik çarpıcı demeçte -kendisine artık ne
yaşattılarsa!- “Evi terk ettikten sonra intiharı düşündüm” demiş.
Bir daha kendisinden haber alınamamış.
Ta ki 17 Ağustos depremine dek.
Bir başka ulus çaplı trajedi olan o depremde Esra, ailesiyle enkaza
gömülmüş. Şükür cenazesine dahi katılmamış. Eski eşinin arkasından
söylediği tek söz, kuru bir “Allah rahmet eylesin!” olmuş.
Bir kadının laneti
Esra Elbirlik bugün mezarından başını kaldırıp baksa, o nikâh
masasının üstüne lanetinin çöktüğünü düşünebilir.
Ne demişler?
Cömert olmayınca malın.. Vefa olmayınca arkadaşlığın..
Karşılık olmayınca da aşkın hayrı olmazmış...
Erdoğan en yakınındaki insana dahi bu kerte vefasız birini aldı ve
milletvekili yaptı. Yol ayrımı sonrasında yaşananları
biliyorsunuz.
Bugün Hakan Şükür kaçak. Babası tutuklandı. Mallarına el kondu.
Dünya o “bahtsız” karenin ilik donduran hikâyesini okurken, bir
ulusun da aynı derecede kan donduran serüvenini okuyor.
Dıştan bakanların “iyiler” ve “kötüler” arasındaki farkı kolay
tefrik edemedikleri öyküde, “kötülerin” nasıl bugün “demokrasi
kahramanı” olarak alkışlanan ve “kandırıldık” diyen “iyilerle” yan
yana ve diz dize güle oynaya oturduklarını görüyor.
15 Temmuz hakkında anlatılan hiçbir şey Şükür’ün bu nikâh pozunun
ortaya koyduğu tablo denli netlik taşımıyor.