VENtotene
Akdeniz’in harikulade cennetlerinden Capri’ye uzak olmayan bir
ada burası…
Ama Ventotene bir cennet değil, faşizmin tutsakları tarafından
cehennem olarak
yaşanmış. Mussolini döneminde burası
bir “şeytan adası” olarak anılmış.
“Şeytan adası” Ventotene de üç gün geçirdim… Mussolini
zamanında “sürgün yeri”olarak kullanılan adada kaldığım sürece
-eğer mümkünse!- “zulüm” kültürüm katlandı…
Uzaktan devasa bir balinaya benzeyen bu üzerinde sayılı ev olan
çıplak adaya; Napoli ile Roma arasındaki sahil kenti Formia’dan
arabalı vapur (2 saat) ya da deniz otobüsü (1 saat) ile
varılıyor.
Halen su sporları ve yelkenciliğin yanı sıra üst düzey entelektüel
turizm ile geçinen adaya daha yaklaşırken karşınıza önce tepesinde
heybetli bir hapishane olan Santo Stefano adası çıkıyor.
Aralarında yalnız 1 millik mesafe bulunan Santo Stefano ve
Ventotene’nin ikisi de volkanik adalar. Zamanında aynı kara
parçasına aitmişler. Sonra koparak ayrılmışlar.
Ventotene kara volkanik yapısı kadar rüzgârıyla da meşhur. Kasvetli
kış aylarında vahşi volkanik kayalar üzerinde ıslık çalarak esen
rüzgâr hiç durmazmış.
Yerel diyalektte “rüzgâr
tutan” anlamındaki “Ventotene” ismi buradan
geliyor.
Adanın tarihi VIP sürgünü, aşırı aşne fişneye
düşkün Sezar’ın kızı
prenses Giuliaolmuş.
Sonra onu başka bir Roma
İmparatoru, Caligula’nın
annesi Agrippina izlemiş…
Zulmün tarihi burada anlayacağınız çok eski. Roma imparatorlarına
dek uzanıyor.
Baş sakınca ‘kültür’
Bazı coğrafyalarda zulüm böyle nesilden nesile devrediliyor.
Kendisine eski Roma’yı kılavuz edinen Mussolini
de “tehlikeli” saydığı isimleri, İtalya’nın işte 22
yıllık uzun faşizm serüveni boyunca buraya tıkmış.
Avrupa Birliği projesi kurucularından tamı tamına yedi dil
bilen Altiero Spinellimesela…