Bekir Bozdağ böyle buyurdu.
Diyanet’in önce sayfadan kaldırdığı, bununla yetinmeyip hokus pokus
fetvanın yayımlandığı tüm internet sayfasını sonra yok ettiği ve
bu “sıfırlama” işlemlerinin ardından komple inkâr
ettiği, “Öz kıza şehvet haram mıdır, değil
midir?” fetvası için Adalet Bakanı, bula bula “Bu
Diyanet’e bir itibar suikastıdır” dedi.
Kadın hakları savunucularını delirten, kız çocuğu ana babalarını
inciten, kızları potansiyel “ensest kurbanı” haline
getiren fetvanın, hukuki yaptırım doğurabilecek içeriği; Adalet
Bakanı’nı hiç ilgilendirmiyor.
O sade “Diyanet’in itibarı” ile meşgul.
Derdi, “Diyanet”i
kurtarmak. “Paralelcilerledinsizler” -ki bakan
bunları “alçaklar” diye tanımlamış- özetle el ele
verip, “Diyanet’eitibar suikastı yapıyorlar”mış.
Bakan konuyla bunca yakından ilgileniyorsa, birinci ilgi alanının
yasa açısından bir değerlendirme yapmak olması gerekmez
miydi?
“Çocuğun cinsel
istismarı” ve “ensest” suç!
Bildiğim kadarıyla “cinsel istismarın
sarkıntılık düzeyinde kalması” dahi suç...
Bunlar suç da bu suçların “normalleştirilmesi” -laik
hukuk açısından- suç değil mi?
Hal böyleyken laik T.C.’nin Adalet Bakanı, “Diyanet’in
itibarının” peşinde koşuyor. Bu öncelik bile, Türkiye’nin laik
devlet olmaktan giderek ne denli uzaklaştığının kanıtı.
Fetvadan kim sorumlu?
“Diyanet İslamın, huzurumuzun, birliğimizin, kardeşliğimizin,
maneviyatımızın hizmetindedir!” diyerek kurumun tartışma
üstü “kutsallığını” öne çıkaran Bakan, “şokfetva”ya
hiç girmemiş...
Sosyal medyadan saati saatine ayrıntılarıyla izlediğimiz bu fetva o
zaman nedir? Kimin eseridir?
“Bir babanın öz kızına öperken duyduğu şehvet, karısıyla
nikâhını düşürür mü?”sorusuna kısaca, “Bazı mezheplerde
bunun nikâha bir etkisi yoktur... Hanefilerde
kızın annesi babaya haram olur. Ama kız 9
yaşından büyükse...” cevabı verildiyse bu yanıtı kim
vermiş ve sonra da yok etmiştir?
Yok böyle bir yanıt verilmediyse, Diyanet sitesinden hızla yok
edilen o metin nedir? Bu korkunçluğun bir sorumlusu yok
mu?
Bozdağ sorumluluğu “alçaklar”a yıkmış ve Twitter güzellemesi
ile Diyanet’i aklamış...
‘Kültürel dokunulmazlık’
Buna tam işte “kültürel dokunulmazlık/ cultural
impunity” diyorlar.
Köln’deki yılbaşı tacizi tsunamisini anlattığım dünkü yazımın
devamı olarak bugün tam bu “cultural impunity” konusunu
yazacaktım ki eşzamanlı olarak
Diyanet’in“fetva bombası” patladı.
“Skandal fetva” da aslında “kültürel
dokunulmazlığa” bir örnek...
Kültürel dokunulmazlık, ilk defa Amnesty International (AI -
Uluslararası Af Örgütü) tarafından “taciz” bağlamında
Tahrir’de irdelenmiş.
Tahrir gösterilerinde hatırlayacaksınız, çok sayıda
kadın “örgütlü toplu tacize”uğramıştı...
Köln’de toplu tacizin nasıl olup da şimdi böyle
gerçekleştirilebildiğini araştıranlar, Tahrir dinamiğini
hatırlatıyorlar.
Göçmen statüsündeki insanların Almanya gibi bir ülkede nasıl olup
da böyle bir işe cüret ettiklerini açıklarken, olayın
kahramanlarının Tahrir örneklemesindeki gibi bir“kültürel
dokunulmazlık” evreninden geldiklerini anımsatıyor, AI’a atfen
şu tespiti yapıyorlar: