Gazetelerin baş sayfalarında Mustafa Cemiloğlu’nun Eurovizyon
birincisi Cemile’yle fotoğraflarını görünce içim cız etti...
Cemiloğlu’nu Kırım’da, Bahçesaray’daki evinde tanımıştım.
Ahı gitmiş, vahı kalmış, ufak tefek, çok zayıf, çelimsiz bir fiziği
vardı. Buna karşın “Kırım Tatar halkına Kırım’a dönüş yolunu açan
lider” sıfatıyla, halkının kalbinde taht kurmuştu.
Tehcirin yaşandığı 1944 yılında dünyaya gelen Mustafa Bey, ömrünü
Kırım Tatarlarının özgürlük mücadelesine adamıştı. Bu mücadele
uğruna hiç girmediği hapishane, Sibirya’da geçmediği gulag
kalmamıştı.
Bahçesaray’daki çok mütevazı evinin oturma odasında, eşi ve
kendisinin halı üzerinde portre dokumalarının bulunduğu bir
divanda, yaşam hikâyelerini dinlemiştim.
1944 Mayıs’ında henüz anne kucağında bebekken sürgün olan
Cemiloğlu, Sovyet hükümetine “Benim milletimi tanımayan devlete ben
askerlik yapmam” dediği için ilk hapis cezasını almış. Hapisten
çıkıp “Kırım Tatarları Milli Gençlik Teşkilatını” kurmaya
kalkışınca da 15 yılını Sibirya gulaglarında bırakmak zorunda
kalmıştı.
Kırım’a, Kırım Tatarlarının tarihi merkezi Bahçesaray’a dönüşü
ancak büyük bir jeopolitik deprem; Sovyetler’in yıkılması ve
Ukrayna’nın bağımsızlığını elde etmesiyle mümkün olmuştu. Ama bu
çok kısa parantez de Rusların iki yıl önce Kırım’ı işgal
etmeleriyle malum sona erdi. Cemiloğlu’nun Kırım’a girişi yeniden
yasaklandı. Vatan topraklarında yaşam için verilen bir ömürlük
mücadele berhava oldu.
Müziğin ‘soft power’ı
Dünya, tanımadığı bu Kırım Tatar liderin serüvenine ve Sovyet
yıllarının zulmünü yeniden yaşamak tehdidi ile karşı karşıya kalan
Tatar halkının trajedisine kayıtsız kaldı. Ta ki Cemile isimli bir
genç Tatar kız, bu hafta sonu “büyükannesinden dinlediği sürgünü
anlatan” bir şarkıyla Eurovizyon sahnesine çıkana kadar!
Müziğin gücü, yaşamının en güzel yıllarını gulaglarda yitiren
Cemiloğlu gibi her ne pahasına olursa olsun havlu atmayan bir
liderin bile başaramadığını başardı.
Kırım Tatarlarının trajedisini dünya duydu.
ABD’de New York Times’dan, Avrupa’nın en önde gelen bütün
gazetelerine dek, “Cemile’nin öyküsü” her yerde ayrıntılarıyla boy
gösterdi.
Müziğin içerdiği “soft power” demek ki, siyasi mücadelenin en dişli
yöntemlerinden etkili.