Hillary Clinton balyozla çıkarıldığı bir
arabada bayılmadı. Bir arabanın içinde bayılıp da kilitli kalsaydı
maazallah acaba neler olurdu?
8 Kasım maratonunda Clinton’ın New York’ta hafiften bir fenalık
geçirmesi ve seçim kamyonetine girerken sendelemesi; Başkanlık
seçimlerinin tüm ajandasının değişmesine yol açtı.
Başka şey konuşulmuyor. Varsa yoksa Clinton’ın sağlığı.
Hillary Clinton’ın ileri sürüldüğü gibi bir “zatürree” mi
geçirdiği, yoksa farklı hastalıkları mı olduğu yolundaki rivayet
muhtelif.
Parkinsondan beyin kanamasına tüm bahisler açık. Öyle ki Demokrat
adayın sağlık sorunlarının ağırlaşması durumunda devreye girecek
olası senaryolar, Clinton’ın yerini alacak adaylar
(Sanders’tan, Biden ve Kerry’ye
dek) açıkça tartışılıyor. Bu belirsizlik ortamından dünya
piyasaları bile etkileniyor.
Bu nedenle artık Clinton
ve Trump’ın “şeffaflık” adına bütün
sağlık verilerinin yurttaşların önüne konması bekleniyor.
“Başkomutan” konumuna yükselecek bir liderin, konumunun
gerektirdiği fiziki kondisyona sahip olup olmadığı kamuoyunda ilgi
ve merak yaratıyor. ABD usulü başkanlık sisteminde seçmenin
merakının giderilmesinin olmazsa olmaz olduğu öne
sürülüyor.
Bizden ne kadar farklı bir tablo değil mi? İlk bakışta onlar
Mars’tan, biz Venüs’ten gibi görünüyor. Ama tam böyle değil.
‘Post-gerçeklik’ siyaseti
Hillary’nin “şeffaflık” talebine ne karşılık vereceği
henüz belli değil.
Ama Trump sağlık verilerini Hillary polemiğinin ardından jet
hızıyla açıklayacağını söyledi. Ancak bunu, ABD’li bilim adamları
tarafından “şarlatan”lıkla suçlanan TV
programcısı Prof. Dr. Mehmet Öz’ün bir
programında yapacakmış. Kendisi de zamanında TV’de “reality
şov” yapan Trump’la Öz, özetle “körler ve sağırlar
birbirini ağırlar” ortamında izleyici karşısına
çıkacaklar.