“Dünyanın en coşkulu caddesi,
yılın dört mevsiminin kimi zaman bir arada yaşandığı, yeryüzünde
bitmesini hiç arzu etmediğim cadde, sesleri zengin, meltemi bol,
buluşmaları hoş, kanı eski olan cadde: “Barselona’nın
Rambla’sı”
İspanya iç savaşında faşistlerce
katledilen Federico Garcia
Lorca, “iç
savaşı” da görmüş geçirmiş
olan “Rambla Bulvarı”nı vaktiyle böyle
tarif etmiş.
Rambla Bulvarı, Barselona’nın
kalbidir.
Kent merkezindeki Katalonya meydanından limana
dek uzanan yüzyıllık çınarların çevrelediği bulvarın üzerinde,
Barselona’yı Barselona yapan her şey
bulunur: “Opera mabedi Liceu Tiyatrosu,
Avrupa’nın ‘artnouveau
mimarisine’ esin kaynağı
binalar,
20. yüzyıl resminin dehası Miro’nun asfalt
mozaiği, butik oteller, kiosklar, kahveler, restoranlar, rengârenk
çiçekçiler, bir hal büyüklüğündeki ‘Boqueria
Pazarı’ ve dahi
bir ‘erotik
müze’…”
Günün her saati Rambla Bulvarı’nda bu nedenle
bir insan seli oluşur: İspanya’nın “1. turizm
destinasyonu” olan Barselona’yı ziyaret eden
yabancılar, gelip geçen
denizciler, “Erasmus”lu öğrenciler,
asırlık ağaçların gölgesinde soluklanan yaşlılar, sokak ressamları
ve çalgıcıları, mim sanatçıları, bebelerini gezdiren genç anneler,
pazar alışverişlerini yapan kadınlar, gecenin bir vaktinden sonra
fahişeler…
Sanat, kültür, doğa, seks… her şey burada
vardır. Rambla Barselona’nın ruhudur.
Terör Barselona’nın bu en cümbüşlü noktasını
vurdu.
Bir yıl önce Nice’te benzer
nitelikli “Promenade des
Anglais” bulvarını,
Berlin’in “noel
çarşısını” ve Londra’nın
sembolik “Westminister
Köprüsü’nü” vurması gibi tıpkı… Bu kez de
insanların her daim dışarda yaşadığı, bu yaşam dolu yumuşak Akdeniz
kentinin dokusunu ve kimliğini hedef
aldı.
Geçen sene Nice’te, 14 Temmuz Bastille günü
kutlamalarını izleyen insanları biçmek için
kullanılan “kamyon”, İslamcı
terör tarihinde bir yenilikti. Son bir
yılda “car
jihad” sıradanlaştı.
Barselona saldırısının bir özelliği artık
sıradanlaşan biçimde “motorlu araçlarla
terör” saçmaksa, diğeri
asıl “kentlerin kalbini hedef
almak”…
‘Açık kent’
düşmanlığı
“El Pais” de çıkan
bir yazı, son Barselona olayında gördüğümüz gibi artık
doğrudan “şehir konseptinin”, “şehir
yaşamının” ve “kentliliğin”; İslamcı
teröristlerin baş hedefine dönüştüğünü
söylüyor.