Alman Dışişleri
Bakanı Sigmar Gabriel, Kuzey
Denizi’ndeki tatilini yarıda kesip Berlin’e dönüyor.
Bürokratlarıyla bir araya gelip Türkiye’ye restini
çekiyor:
“21 Temmuz günü öğlene kadar
hapisteki Alman yurttaşlarını
salın!”
Almanya krizindeki son eşik
bu.
Büyükelçi bir dostuma sordum:
“Yıllardır diplomasinin içindesin.
Böyle bir ültimatom/ restleşme örneği
yaşadın mı?”
“Ne yaşadım, ne de duydum!” yanıtını
veren muhatabım ardından ilave etti:
“Bu hiçbir diplomasiye
sığmayacak, son derecede sert, fevkalade
ekstrem bir reaksiyon. Şoke edici,
olağanüstü bir durum. Almanların canına
belli ki taketmiş ve diplomasinin sonuna
gelinmiş. Buraya nasıl geldiğimizi
sorarsan, çeşitli açıklamaları var.
Bunlardan ilki Almanya’da artık
Türkiye’nin bir hukuk devleti
olduğuna dair inancın kaybolması. Diğer
neden ise eylüldeki seçimler. Sağdan
sola kadar tüm partiler Türkiye’ye
bundan böyle baskı yapılmasını istiyor.
Bardağı taşıran son damla sade bir insan
hakları aktivistinin ‘terör’
suçlaması altında içeri atılması
değil. Son dönemde Almanya’ya yönelik
‘Nazi’suçlamaları da, sinirleri germiş
vaziyette. Geçmişle yüzleşmesini çoktan
yapanBerlin’de hâlâ böyle Nazi
suçlamasıyla karşılaşmanın ne derece
katlanılmazolduğunu bilemezsin. Gelinen noktada
hiç kuşkun olmasın ki yakın dönemde en
üst perdeden yapılan ‘Nazi
atışmalarının’ da küçümsenmeyecek
payı var!”
Eylülde belli
olur
Almanya gibi Türkiye’nin bir numaralı ticaret
partneri olan ve 3 milyon Türk’ün yaşadığı bir ülkeyle tüm
diplomasi bariyerlerini yıkan gerilim aşağı çekilebilecek
mi?
Bu yazının başına oturduğumda
Başbakan Binali Yıldırım’dan
“teeni ile hareket
etmek gerekir” kabili gerilimi
düşürmeye yönelik birtakım açıklamalar
geliyordu.