Çizme, Çağlayan trajedisi şokunun adeta bir fotokopisini
yaşıyor. Milano adalet sarayında, aralarında bir yargıcın da
bulunduğu üç kişiyi öldüren İtalya’daki saldırgan, hileli iflastan
yargılanan bir dolandırıcı, terörist değil.
Ama failin, ülkenin en kilit adalet sarayına silahını sokuş yöntemi
aynı.
“Adalet sarayındaki yargıcının güvenliğini sağlayamayan bir devlet
vatandaşını nasıl korur” sorusunu sordurtan “güvenlik” tartışmaları
da keza, aynı.
Milano adalet sarayına dış muhabirlik yıllarımda çok gittim.
Milano Adliyesi “Temiz Eller”le eşanlama gelirdi. Temiz Eller
davaları burada görülürdü.
Aynı “saray” sonra Berlusconi’yi yargılayan yolsuzluk, rüşvet
davalarıyla anılır oldu.
Bu mekân bu yüzden İtalya’nın en büyük hukuki-siyasi dönemeçlerine
damga vuran bir yerdir.
’90’lar başında “Temiz Eller”, burada bir siyasi sınıfı tasfiye
etti.
Hıristiyan Demokratlardan Sosyalistlere dek.. meydanın
boşalmasıyla, patron Berlusconi siyasete girdi…
Onun da sonunda, “düşkünler evinde sosyal hizmete mahkûm
edilmesiyle” son bulan çeşitli yolsuzluk ve rüşvet davaları gene
burada görüldü.
“Milano Adalet Sarayı” Çizme’de hem soğuk savaşla anılan “1.
Cumhuriyete”, hem Berlusconizm ile özdeşleşen “2. Cumhuriyete” son
veren bir kurum. Şimdi bu kurumun saldırıya uğraması, duyulan şoku
artırıyor.