Büyük tabiin âlimlerinden İbn Müleyke der ki: Ben Hz.
Peygamber'in sahabesinden otuz kişiyi gördüm. Her birisi münafık
olmuş olmaktan korkuyordu.
İman ve amellerin Allah katında kabulünden endişe duyuyorlardı. Bu,
ne kadar sarsıcı bir sözdür. Hz. Peygamber'in yanında, O'nun
terbiyesinde büyümüş olan bu insanların hassasiyeti, hakikaten ders
vericidir. Çağımız insanına, çağımız insanlarına uyarı anlamında
bundan daha etkili bir örnek sunulabilir mi, bilemiyorum.
Hz. Peygamber'e en yakın olanlar münafık olmaktan endişe ediyorlar.
Bizler ise, cennetin anahtarını elimizde görüyoruz. Kimseyi
beğenmiyoruz.
Herkesi günahkâr ve küçük görüyoruz.
Kendimizi ise Hz. Peygamber'in komşuluğuna layık görüyoruz. Böyle
zannediyoruz. Çünkü dini çok az biliyoruz. Az bilgimizle de
kendimizi şeyhülislamlardan daha yetkili görüyoruz. Tabii ki
ürkütücüdür bu manzara. Cahil cesur olur sözünün boşa
söylenmediğini gösteriyor bu göstergeler.
Bilinir ki, Hz. Huzeyfe (r.a), sevgili Peygamberimizin bazı özel
bilgileri kulağına fısıldadığı özel bir sahabedir. Peygamberimiz
(s.a.v) cemaatinde bulunan gizli münafıkların listesini Hz.
Huzeyfe'ye vermişti. Bu listeden kimsenin bilgisi yoktu. Hatta en
yakınların bile. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali gibi en yakınlar
bile bu bilgilerden habersizdi. Huzeyfe bu bilgiyi aldığı gibi
sakladı. Deşifre etmedi. Bu durumu bilen Hz. Ömer (r.a) bir gün
soruyordu Hz. Huzeyfe'ye:
Allah adına söyler misin? Peygamberimiz beni de münafıklardan saydı
mı? Hz. Ömer (r.a) gibi zirve isim, amellerinin nifaka
bulaşmasından endişe edecek kadar işi ciddiye alıyor. İslâm'ın
öngördüğü "havf ve reca", "korku ve ümit arasında" olmak budur
işte. Cehennem anıldığında kendini en önde görmek, cennet
anıldığında ise kendini en geride saymak duygusu.
Büyük sahabe Ebu Derda (r.a) namazdan sonra "Allah'ım! Münafık
olmaktan sana sığınırım" diyor. Bunu duyan birisi soruyor: "Ey
Resulullah dostu senin nifakla ne ilgin olabilir ki!" Derda (r.a)
soru sahibine şöyle cevap verir: "Sakın amellerinden emin olma.
Allah'a yemin ederim ki, kişi bir saat içinde fitneye uğrar ve bir
anda dininden olabilir." Peki, sahabenin korktuğu münafıklık veya
nifak nedir? Müslüman'ın böyle bir tuzağa düşme ihtimali var mı?
Münafıklığın iki anlamı vardır.
İtikat iman açısından münafık olan; kalbinden, içinden Müslüman
olmamasına rağmen dışarıya Müslüman gibi görünene verilen
isimdir.
Müslüman bir insanın bu kategoriyle işi olmaz.
Amelde münafık ise, ibadetine, iyilikseverliğine, Allah'a
yönelişine riya, gösteriş, ikiyüzlülük ve kibir karıştıran kişi
demektir. Müslüman kişiyi ürkütmesi gereken işte bu
münafıklıktır.
Günümüzde iki tür münafıklıktan da Allah'a sığınmalıyız.
Münafıklığı Hz. Peygamber şöyle özetliyor:
"Dört özellik kimde bulunursa tam katışıksız münafıktır: Kendisine
emanet verildiği zaman ihanet eder, konuştuğu zaman yalan söyler,
söz verdiğinde sözünde durmaz, birine düşman olduğunda ilkesiz
davranır." Her birimiz kendimizi tartıp "İnşallah bunlardan
değiliz" diye dua edelim.
***
BİR DUA
İbrahim Ethem'in duası
Sen fazilet sahibisin. İnsanlara sınırsız verensin. Ben hatalarla
doluyum, affet beni! Senin hakkında şöyle düşünürüm: Derim ki;
Rabbim beni bağışla. Bu duâm gerçek olsun. Bağışla beni, ne olur!
Bana azap etme. Ben kabul ediyorum. Evet, nefsime ilân ettim
günahlarımı. İnsanlar beni iyi birisi sanıyor. Hâlbuki sen beni
affetmezsen insanların en kötüsüyüm Ya Rabbi! Senin isyankâr kulun
sana geldi işte. Günahlarını da kabul ediyor. Bütün bu günahlarıma
rağmen sen beni affedersen senin şanındandır. Bunu beklerim. Beni
kovarsan peki kime sığınırım? Bütün günahlarım için duâ ediyorum.
Eğer ihlâsım varsa, iyi niyetle yaptığım bütün tövbeleri kabul et,
kurtar beni! Ey yardım isteyenlerin sığınağı! Sana sığındım. O zor
günde, herkesin alnından tutulduğu o günde sen beni bağışla. Beni
terk etme.
***
BİR AYET
Ey Muhammed! De ki : "Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim
de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir." O'nun
hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben
Müslümanların ilkiyim. (Enam 162-163)
***
BİR HADİS
İbni Ömer (r.a.) rivayet ediyor: Rasulullah sallallahu aleyhi
vesellem şöyle buyurdu; "Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri
gibidir." (Mecmâü'l-Evsat, 3.154, (2313.) İmam Taberâni,
Mu'cemu's-Sağir)
***
BİR SÜNNET
Açıkta kalan yiyeceklerin üzerini örtmek.
***
BİR ESMA
El-Bari: Her şeyi kusursuz ve mütenasip yaratan.
***
SORU - CEVAP
Borsada alınıp satılan hisse senetleri, değeri zekâtta aranan nisap
miktarına ulaşırsa zekâta tabidir. Bu senetlerin üzerinden de bir
yıl geçmiş olma şartı aranır.
Sabah namazının vakti 'imsak' vaktiyle girer. Takvim
yapraklarındaki imsak vaktinin yazıldığı saat gelince, sabah
namazını kılabilirsiniz. Ezanı duymanız veya beklemeniz
gerekmez.
Hak edilmeyen beddua, sahibine geri döner. Beddua kötü bir
harekettir. Zira size haksızca yapılan bedduadan korkmayınız. Hak
edilmeyen beddua zarar vermez, kişiye uğramaz.