Bazı günahlarımız var ki, iyiliklerimizin tümünü elimizden
aldığı gibi neredeyse imanımıza zarar verebilecek kadar
sıkıntılıdır. Zararlıdır. Kurtulmamız gerekir. Bu tür günahlar
genellikle küçümsenir. Önemsenmez. Bunlar her birimizin günlük
hayatımızda yer alır. Farkında değilizdir. Bizler; namaz kılmamayı,
oruç tutmamayı, zekat vermemeyi, günah biliriz. Zinayı, kumarı,
içkiyi günah sayarız. Doğru da yaparız.
Kuran'ın isimlendirmesi ile 'Lemem'
dediğimiz öyle küçük günahlar var ki
önemsenmediğinde büyük günaha döner.
Küçük gördüğümüz bu günahlar ile büyük gördüğümüz günahlar arasında
keskin bir çizgi çizmek de çoğu kez imkansızdır. Birbirine
girmiştir. Veya küçükten büyüğüne ansızın kayabilir insanoğlu.
Bugünkü yazımızda bunların bir kısmını nasıl tedavi ederiz
sorusunun cevabını bulalım.
Haset: Başkasının elindekini, mutluluğunu,
makamını, mevkisini, huzurunu kıskanmak. Neden o, neden ben değil!
Bu kuruntu ile sürekli başkasını didiştirmek. Said bin Cübeyr
gibilerine göre büyük günahlardan sayılır.
Bunun tedavisi kolaydır aslında. Kişi Allah'a doğru ve dürüst iman
ederse hasetten kurtulur. Kendi elinde olup da, başkasının elinde
olmayan nimetleri düşünürse bu hasetten kurtulur. Düşünmez de
sürekli gözleriyle sınırını aşacak yerlere doğru bakıp bakıp
durursa bu hastalığıyla mezara kadar gider. Hz. Peygamber
(s.a.v.) "Haset ateştir. Sahibini yer"
buyuruyor. Hasetçiye sormak lazım. Haset ettiğin zarar
görürse sen ne elde edeceksin? Kârın ne olacak?
Gıybet: Arkadan çekiştirme. Her gün defalarca bu
günahı işleriz de önemsemeyiz. Halbuki Kuran bu günahı; ölü insan
eti yemekle bir görür. (Hucurat, 12)
En önemli kul haklarındandır gıybet. Dilimize hakim olarak bu
günahtan kurtulabiliriz. Şöyle düşünün: Gıybetini yaptığınız kişi
ahirette alacaklı, siz ise...