Dünyaya gelen her canlı avucunun içinde ölüm tarihiyle doğar. Bu
tarih şaşmaz. Ne bir saniye öne, ne de arkaya gider. Ölüm için
vesileler yazılmıştır. Kimi için hastalık, kimi için kalp krizi,
kimi için ise yaşlılık. Her ne olursa olsun ölüm soğuktur.
Sarsıcıdır. Beklenmedik anda gelebilir. Hesabımızı boşa
çıkarabilir. Sıra tanımaz. Bahane dinlemez. Bir dönüm noktası bile
olur bazıları için ölüm.
Hz. Peygamber (SAV), "İnsanlar uykudadırlar.
Ölünce uyanırlar" buyurmuş. Bu elbette ki dünyada
bütün iletişim aygıtlarını yüce Yaratan'a kapatanlar içindir. Onlar
etraflarını görmeyen ve ne olup bittiğinin farkında olmayan bir
ceset gibidirler. Uyanırlar. Ama ibadete ve tövbeye değil, ölüme
uyanırlar. Hesaba uyanırlar.
Yeniden bir şans isteseler reenkarnasyon masalı gibi onlara
"Heyhat, sıranızı savdınız" denir.
ÖLMEDEN ÖLMEMİZ GEREKİYOR
Mevlânâ, ölümü, "Yaratılmışın yaratanına
ulaşması" olarak tanımlamış. Doğrudur elbette ama
yaratılan, yaradılışının farkındaysa ölüm ürkütücü olmaz. Ölmeden
önce ölmek lazım. Azgın nefsi...