İslam alemi ulemasına, yığınla akademisyenine, dini alanda
gayret eden yüzbinlerce önderine rağmen ciddi bir otorite boşluğu
yaşıyor.
Böyle bir boşluk ulemanın veya benzeri faaliyet erbabının
yetersizlik veya cehaletinden kaynaklanmıyor.
Ümmet ile davetçilerin arasında henüz yaygın ortak bir payda veya
dil ittifakı oluşmamasından dolayı bu belirsizlik henüz
aşılamadı.
Bunun binlerce sebebini sayabilirsiniz.
Bölgesel farklılıklar, kırılmalar, umut yitirilmeleri, önceliklerin
ihmal edilmesi, problemlerin iyi okunmaması, davetçilerin
-ilahiyatçılarınbatılı oryantalistlerin psikolojik baskısından
kurtulmak için reddi mirasa başlamaları, kompleks, samimiyet
zaafiyeti, ihlasın kaybı ve dahası.
Ancak gözden uzak tutulan en önemli problem bence merkeze almamız
gereken ortak paydayı ıskalamamızdır.
Nedir bu ortak payda. Veya ne olması gerekir. Biz otoriteyi
fetvalarımızda, absürt yorumlarımızın bizi taşıdığı tanınmışlıkta,
aykırı fikirlerde aramaya çalıştık. Halkın kilitlendiği nokta da
budur.
Bir çocuk babasını bir öğrenci öğretmenini örnek alır yola çıkarken
veya yolu düşünürken. Bir ümmet de peygamberini örnek alır ve
dünyayı O'nun gözünden okur. Çünkü netice itibariyle iman eden bir
varlıksak eğer, iman ettiğimizi yaşam haline getirmekle yükümlüyüz.
Biz iman edenler böyle düşünüyoruz. Örnek payda, rol model, üsve-i
hasena (güzel örnek), sözü dinlenir, yoluna yoldaş olunur örnek
peygamberden başka kim olabilir.
İslam alemi dini hayatında dini geleceğini din önderlerine,
imamlarına, dini liderlerine, mürşit ve şeyhlerine göre düzenliyor.
Tanzim ediyor. Herkes kendi sevdiğinin penceresinden görüyor, tabi
olduğunun irfanından faydalanıyor.
Onun gör dediğini görüyor, görme dediğini görmüyor. Sevgisini veya
sevgisizliğini buna göre dizayn ediyor. Peki yanılıyor mu?
Müştekim, doğru, samimi, dürüst ve bilgisi emin olan kişiyi rol
model alacaksa problem yok. Yok da ya bunu bulamazsa ve daha da
felaketi, ya dürüst ve doğru bildiği yanlışsa ve o da bunu
ayıramıyorsa. İşte felaket burada duruyor. Fırtına burada
kopuyor.
Örnek alma noktasında tevhidi sağlamanın yolu; Hz. Resulullah
(s.a.v.)'i merkeze alıp onun zaviyesinden dünyayı ve ahireti
okumaktır. Bunun dışındaki tercihler maalesef boşluğumuzu
derinleştirir.
Zaten alenileşen hadis düşmanlığının altında Hz. Peygamber
(s.a.v.)'in mirası ve yaşamını inkarı projesi yattığı içindir ki,
bu faaliyet dolu dizgin destekleniyor.
Dini alandaki otoriteyi Batı dünyası Papa'nın ruhani söylemleri,
toplu dualar ve manevi hava katılmış ritüellerle uhrevileştirmeye,
haylice sarsılmış iman eksenini en azından yitirmeme gayreti içinde
çabalarken; İslam alemi olarak önümüzdeki emsalsiz siyreti ve asrı
saadet örnekliğini, Hz. Resul'ün eşsiz ahlakını nasıl oluyor da
göremiyoruz doğrusu hayret ve dehşet içindeyim. Sudaki genç
balığın, yıllanmış balığa 'su nerede acaba' diye sorması kadar
garip değil mi sizce...