Mısır'ın Tahrir meydanında namaz kılanları kurşunlayanlar da
ibadet ettiklerine inanıyorlardı.
Yüce Rabbimizin adını kullanarak cinayet işleyecek ve sonra da "ben
Allah için yaptım" diyecek. "Öldürmeyin" diyen bir Allah'ın kulları
ve O'nun dininin mensupları öldürmeye programlanacak.
Felaket ve fecaat. Bunu başka hangi kelimeyle izah edebilirsiniz
ki...
Asr-ı Saadet yıllarında Hz. Ali'yi şehit eden Abdurrahman B. Mülcem
isimli katil de kendince Allah adına büyük halifeyi şehit etmiyor
muydu? Ve bu katil yakalandığında, alnında ve diz kapaklarında uzun
secdelerden dolayı nasır bağlayan bir secde ehli olduğu ortaya
çıkmıyor muydu?
Belki gece yarıları teheccüd kılacak kadar hassas olan bu kişi, Hz.
Peygamber'in (s.a.v) damadını, amcasının oğlunu ve halife olan Hz.
Ali'yi öldürmeyi ibadet sayıyordu. Kerbela'da evlad-ı Resul'ü
katleden de aynı mantık değil miydi?
Dikkat edin, radikal veya değil, bir cemaate bağlı veya değil,
sadece ümmetin başına değil, insanlığın başına bela olan insan
yetiştiriyoruz. Birer canlı bomba gibi piyasaya salıyoruz.
Müslümanlığı lekeliyorlar.
Dine zarar veriyorlar. Bizim ayağımıza kurşun sıkıyorlar. İnsanları
dinden soğutuyorlar.
Dal (sapıtan) ve Mudill (saptıran) bir dini bilgilendirme,
zihinleri bulandıran bir yönlendirme söz konusu. Yoksa bu felaket
unsurlar yerden bitmediler. Kendi kendilerine de çıkmadılar.
Geleceğimizi karartıyorlar. Dine karşı yeni bir din inşa ediliyor.
Dikkat edin lütfen.
İslami cemaatler, dernekler, vakıflar, tarikatlar, kuruluşlar...
Bunların tümünün kendilerini gözden geçirmeleri gerekiyor.