“3 Y” demişlerdi.
Yolsuzluk.
Yoksulluk.
Yasaklar.
Üçünün de kökünü kazıyacaklardı. Belediye yönetimlerini de sayarsak
25 yıl doldu. Yeni bir seçime hazırlanan Türkiye’de yolsuzluk
hızlandı, yoksulluk dört nala koşmakta, yasaklar ise
“medyayı havuzlayıp ekran tekeli kurarak muhalefeti vatan
haini diye korkutmanın” içine gizlendi.
Yoksulluk bitmedi.
Azalmayıp, arttı.
Yoksulluk avcı yapıldı, oy avlıyor. Yoksul oldukları için devletten
yardım alan 2.5 milyon aile artan elektrik faturalarını ödemekte
zorlanmaya başladılar. Bu durum oyların yönünü değiştirir diye
düşünülmüş olacak ki, “yoksulluk desteği alan her ailenin
elektrik faturasının 80 TL’sini yine devletin ödeyeceği”
tam seçim öncesinde müjdelendi.
10 aileden 2’si yoksul.
7 kişiden 1’i yoksul.
Hane halkının yüzde 22’si yoksul. Bu verileri “yoksula
yardım etmek için kurulmuş” Temel İhtiyaç Derneği
yöneticileri açıkladılar. Derneğin kurucusu Serhan
Süzer, “Ekonomik krizle birlikte bize başvuran
ailelerin sayısında artış var. Yoksul ailelerin en çok talep
ettikleri ürünler, yağ, bakliyat, salça ve çay… Bize gelip iş
isteyenler bile var…” diyor.
Yoksulluk böyle…
★★★
Yolsuzluk da alev oldu.
İktidar Partisi’nin “kayırma-kollama-
eş-dost-hısım-akrabayı gözetmesi” üzerine dayandırılmış
bir modeli sürdürmesine en anlamlı tepki Saadet Partisi’nden geldi.
Saadet Partisi belediye başkanı adaylarını “cepsiz ceket
giydirerek” tanıtan bir başlangıç yaptı.
Nedir bu cepsiz ceket?
İktidar partisi AKP ile Saadet Partisi arasındaki farkı göstermek
için “cepsiz ceket giyme” anlatımına başvurduk
diyorlar.
Biz yemeyeceğiz.
Yedirmeyeceğiz.
Kayırmayacağız.
Yolsuzluk yapmayacağız.
Cepsiz ceket bu demek.