Diyanet İşleri yeni başkanı, görevine yalanla başladı: “Babam
tarlada taşların arasına Kuran’ı saklayacak korku yaşadı bu ülkede.
Bu ülke böyle bir süreçten geçti…” dedi.
Tarihe bak, gerçeği bulursun.
Kuran hiç yasaklanmadı.
Okuyan hapse atılmadı.
İşkence yapılmadı.
Böyle bir korku hiç olmadı.
Vice Versa!
Tam tersi.
Kuran’a saygı duyuldu.
Kuran Türkçeye tercüme edildi.
Herkes okusun istendi.
Dil konuşur, vicdan hakemlik eder. Dilinin söylediğini duyuyoruz.
Vicdanının; “Sen doğruyu söylemiyorsun” deyişini duymuyoruz.
Söylediği doğru değil. Bile bile yalan söylüyor. Yalancılık
doğuştan değildir, sonradan edinilir. Yalan söylemek için mutlaka
bir sebebin olması gerekir. Cumhuriyetin kurucularından İsmet İnönü
döneminde “camiler ahır yapıldı” sözü de sonradan uydurulan
yalandı. Yalanın sebebi ise inanmışı aldatarak oy devşirme
ucuzluğuydu.
* * *
Mitonomi.
Fabilasyon.
Yalanlar uydurma.
Tarlaya gömülen Kuran!
Bu süsleyici yalan.
Babam bu korkuyu yaşadı!
Bu da sıkıntı giderici yalan.
Süsleyici yalanı ve sıkıntı giderici yalanı “çocuk hafızalılar”
uydurur. Çünkü çocukların vicdanı yoktur, büyüdükçe, eğitim ve
öğretimle vicdanları gelişir. Büyük şairimiz Fazıl Hüsnü
Dağlarca’ya kulak verin:
“Çocuklar korkunç Allah’ım,
Elleri, yüzleri, saçları,
Uyurlar geceleri,
Yok sana ihtiyaçları.
Bebek yaparlar haçları.
Aşina değiller hatıramıza,
Severken aynı ağaçları”
Diyanet İşleri eski Başkanı’nın görevinden apar topar gönderilmesi
“çocuk hafızalılar arasında” sıkıntı yaratmıştı. Yeni Diyanet
İşleri başkanının “sıkıntı giderici yalan uydurması” bundan
olmalı.