Dün neydi?
Bugün ne oldu?
Dün ne demişti?
Bugün ne dedi?
Böyle kıyaslar yapan “tutarlı
davranma” testleri yayımlanıyor. Canlı, haraketli,
altına tarih yazılmış yan yana kareler; telefondan telefona
yayılıyor.
Bana da dün geldi.
Montaj mı değil mi diye kontrol ettim. İki karedeki canlı yayın
arşivden alınmış, gerçek çıktı.
Birinci Kare:
Yıl 2016
Konuşan: Başbakan.
Ağzından dökülen
cümleler: “Anayasa Mahkemesi bu şekilde karar vermiş
olabilir. Kabul etmek zorunda değilim. Verdiği karara da uymuyorum.
Saygı da duymuyorum.”
İkinci Kare:
Yıl 2019.
Konuşan: Cumhurbaşkanı.
Ağzından
dökülen cümleler: “Hukuk ve hukukçuları sadece kendi
işlerine geldiği kararları verdiği zaman yücelten aksi durumlarda
ise yerden yere vuran bu zihniyeti ben huzurlarınızda şiddetle
kınıyorum. Bunlar kabul edilemez”
İkisi de aynı kişi.
3 yıl geçmiş.
Dün kara diyordu.
Bugün ak der olmuş.
★★★
Tamam politikacıdır.
Her konuda konuşur.
Taraftarları, sevenleri, oy verenleri, partisi ondan her konuda
konuşmasını ister ama her konuşmasında tutarlı olmayı gözetmezse
kendi engelini yaratır.
3 yıl önce:
Saygı duymam.
3 yıl sonra:
Saygı isterim.
İşine gelmediği için Anayasa Mahkemesi kararına uymam diyen kişi,
kendi istediği için YSK’nın kararına uyma bekliyor. Ve
sonunda o kararı çıkartmış oluyor.
Uçtu gitti tutarlılık.
Kendi kararını aldırmış oldu.
Hukuk da elden gitti.
Hukukçu da itibar yitirdi.
Tutarlı olmak da pörsür.
★★★
Tutarlılık pörsüyüp gidince seven, sayan, oy verip
destekleyenlerin bile aklına “dört tekerlekli arabayı bize
beş tekerlekli diye yutturmaya çalışıyor” şüphesi düştü.
Asıl lastiklerden biri patlar, zedelenir, çivi batar, cam keserse
yedeğini çıkartıp, takarsın. Lastikler sağlamsa yedeği arkada
bagajda durur. Ancak YSK ne yaptı? Ana lastikler yani başkan dahil
7 asil üye sapasağlam, dipdiri iken; sırf İstanbul seçimleri
iktidarın istediği gibi çıkmadı diye yedek üyeleri de karara kattı.
Niçin? 7 asil üyeden 4’ü seçimlerin iptal edilmesini hukuka
aykırı buluyorlardı da onun için. 3 üye “iptal
etme” kararındaydılar.
Sayı yetmiyordu.
Cumhurbaşkanı ve partisi ise “iptal”
istiyordu. YSK yedek 4 lastiği bagajdan çıkarttı, YSK otomobilini,
11 lastikli yaptı. “Yargıcın Bağımsızlığı” denilen hukuk otobanı 7
lastikli otomobil için yapılmış, 11 lastikli otomobile dar
geldi. Yayınlanan gerekçede 7 yargıcın gösterdiği kanıtların
içinde “sebep-sonuç ilişkisi” olmadığı
ortaya çıktı.
Hukukun tekeri patlak.
Adaletin lastiği kabak.
Cumhurbaşkanı’nın partisinin istediği karar 4’e karşı 7 oyla çıktı.
Cumhurbaşkanı, YSK’nın bu tutarsızlığını beğenerek
aslında “kendi kararını alkışlar” duruma
düştü.
Kim kimi aldatıyor?
★★★