Ne umduk, ne bulduk! Bataklığı kurutmaya gittik. Bataklık bize
girdi. Önceki gün bataklıktan temizleyeceğimiz YPG, Rus generalle
bir olup, keskin nişancı tüfeğiyle Hatay'ın Reyhanlı
karakolunda vatan toprağında sınır nöbeti tutan Türk askerini
şehit etti.
Fırat'ın batısı gitti.
Kalkan elimizde kaldı!
“Fırat Kalkanı” harekatı başladığı zaman Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan, “Türkiye'nin Yeni Güvenlik Konsepti Konferansı”nda
konuşmuş ve bütün dünya insanlarına ve kendi yurttaşlarına şu
açıklamayı yapmıştı: “Şu anda El Bab'a dayandık. Yetmez. Biz şimdi
oradan Münbiç'e doğru ayrıca gideceğiz. Münbiç'de PYD var, YPG var.
“Gidecekler” dediler, “Gitsinler” dedik. Biz tamamen orayı PYD ve
YPG'nin boşaltmasını istiyoruz…”
Dikkat edin!
Girdiğimiz Suriye toprağı.
Orası bataklık!
Diye uyaranlar vardı.
Uyaranları “Lozancı korkaklar” diye suçluyorlardı. Lozan'da
burnumuzun dibindeki, elimizdeki yerleri vermiştik, “Elindekini
veriyorsun hâlâ başarılı çıktık diyorsun!” diye dalga geçiyorlardı.
Fırat Kalkanı ile “Lozancı (Atatürkçüler demek istiyorlar) tarihi
yanılgısını” silecek, Irak ve Suriye yeniden paylaşılırken Türkiye
içine hapsedilmeyecek; hem sahada, hem masada olacaktık.
* * *
Lozan'da Kerkük verilmişti.
Kerkük'ü geri alacaktık.
Bu laflar, meydan okumaydı.
Tarihi ezikliği okşuyordu.
Halkın hoşuna gidiyordu.
Cumhurbaşkanı, ABD ile Ruslara da “Rakka'ya beraber girelim”
teklifi yapıyordu. Böylece bütün terör örgütleri; IŞİD, YPG, PYD
Irak ve Suriye topraklarından silinip atılacak, “Kürt koridoru
planlarını” Rusya ve ABD'yi yanımıza alarak çökertecektik.
Fırat Kalkanı!