Eski iddia şuydu: Köy boşaltma “hendek kazanları” doğurdu. Yeni
iddia şu oldu: Ordu ve polis gücüyle “hendek kazanları hayattan
silme” başarısı “birleştirici ruhu” diriltti.
Yeni umut!
Ruh çağırma.
Başbakan dün Mardin’de “Birleştirici ruhun yeniden diriltilerek;
Ortadoğu’dan Mezopotamya’ya, oradan Anadolu’ya, Anadolu’dan
Kafkasya’ya, Kafkasya’dan Balkanlar’a Türk ile Kürt’ün parçalanan
kardeşliğini yeniden yapıştıracağını” açıkladı.
Hayırlı olsun.
Hepimiz isteriz.
Ve kalpten dileriz.
Kardeşlik gelsin.
Bölünme bitsin.
Parçalanma kalksın.
Birleşme kalıcı olsun.
* * *
Başbakan Ahmet Davutoğlu, bir profesör titizliği içinde
hazırladığı “Doğu ve Güney Doğu” için yeni “İnşa ve İhya Planını”
anlatırken neredeyse “taş devrine kadar” uzanarak tasnif yaptı.
Başbakan’a göre: Türk, Kürt, Arap, Müslüman, Hristiyan, Sünni ile
Şii tarih boyunca “Parçalayıcı güç ile birleştirici güç” arasında
kaldılar. Parçalayıcı güç hakim olunca Türk ile Kürt birbirini
öldürdüler. Birleştirici güç galip gelince kardeşlik, eşitlik,
medeniyet, zenginlik, ilim, irfan yarattılar.
Haçlı seferleri:
Parçalayıcı güçtü.
Selahattin Eyyubi:
Birleştirici güçtü.
Moğollar:
Parçalayıcı güçtü.
Alpaslan:
Birleştirici güçtü.
Sömürgeci İngiliz:
Parçalayıcı güçtü.
Birinci Dünya savaşı sonrası; Dicle’yi, Fırat’ı Sakarya’dan
Mezopotamya’yı Anadolu’dan koparma planlarıyla gelmişti.
* * *
Sonra ne oldu?
Başbakan anlatıyordu:
1920’de Ankara’da “Birinci Meclis” İstiklal ordusunu harekete
geçirdi ve “Türk ile Kürt’ü birleştiren Türkiye Cumhuriyeti’nin”
önünü açtı. Başbakan, nedense, 1 saati aşan uzun konuşmasında
Moğollardan başlayıp Sultan Selim’e kadar 50’ye yakın tarihi ismi
tek tek saymasına rağmen Birinci Meclis’in ve İstiklal ordusunun
mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ün adını hiç anmadı.
Başbakan devam ediyordu:
Tek parti parçalayıcı güçtü.
27 Mayıs parçalayıcı güçtü.
12 Eylül parçalayıcı güçtü.
28 Şubat parçalayıcı güçtü.
Tek birleştirici güç AKP’ydi.
Başbakan’ın partisi AKP, “Demokratikleşme-Açılım- Barış Süreci
Paketleri” hazırlayarak birleştirici güç olmuştu!