Bu ülke “hukuk ve adalet adına” neler
gördü, neler yaşadı. 12 yıl önceydi. İlhan
Cihaner, 2007 yılında Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı
oldu.
Şehirde durum şuydu:
Efendiler ve Hoca efendiler.
Cübbeliler ve cübbesizler.
Şeyhler.
Tarikat ehli olanlar.
Cemaate vidalanmış şirketler.
Hacca gittiğini söyleyen ve her yıl umre yapan yeni tip iş
adamları. Başta Fetullah Gülen Cemaati olmak üzere önde gelen
cemaatlerle kol kola girmiş, ılımlı İslam kremiyle makyajlı güçler.
Kara para aklanıyordu. Sahte diploma hazırlanıyordu. Cemaat
liderinin işaret ettiği kişiler, Diyanet’de istediği yere atanıyor,
makam sahibi yapılıyordu. Genç Başsavcı İlhan
Cihaner, bu yapının üstüne gitti.
Kendini hapiste buldu.
Avukatı Turgut Kazan’dı.
Cihaner’in dosyasının Yargıtay’a gönderilmesini istedi. Kabul
edilmedi. Cihaner’in dosyası İstanbul’da Dursun Çicek dosyası ile
birleştirildi.
Avukat Turgut Kazan:
“Bu tam bir keyfiliktir… 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbe
dönemlerinde bile böyle bir örnek yaşamadım…” dedi.
★★★ Turgut Kazan gibi adalet arayıcıları ülkemizde var. Sayıları az
değil. İyi ki onlar var. Adaletin Türkiye’ye eksiksiz ve tam olarak
gelmesini en çok kim istiyor diye sorsanız, Turgut Kazan derim. 57
yıldır girmediği dava kalmadı. İstanbul Barosu Başkanlığı da
yaptı.
Susmadı.
MİT’in, Polis’in, Ordu’nun, Hükümet’in, Meclis’in, Yargı’nın,
kilit Bakanlık’ların, Belediye’lerin, Üniversite’nin, Medya’nın,
Diyanet’in, Camiler’in, Vakıflar’ın, şehir rantı avcısı, ithalat ve
sıcak paraya bağımlı yeni zengin sınıfın nüvesine yerleşen Fetullah
Gülen Cemaati’nin “adaletin
boynunu” vurduğu ve FETÖ’cü olmaya gittiği günlerde
bizim göremediklerimizi, sezemediklerimizi Turgut Kazan gördü.
Gördüğünü hep söyledi.
Bütün basını uyardı.
Yalancı şahit buluyorlar.
Sahte belge üretiyorlar.
Suçsuzu mah...