Türkiye’de başkanlık sistemi deyince akla ilk gelen isim tartışmasız Burhan Kuzu. Burhan Hoca Ak parti döneminden itibaren değil, ta 70’lerin sonundan beri Türkiye’de başkanlık sistemine geçilmesini savunuyor. Pazartesi akşamı bir televizyon programı için Kuzu ile bir araya geldim ve ondan üzerinde çok konuşulan ama hâlâ birçok noktası belirsiz olan ‘cumhurbaşkanlığı paketi’ ile ilgili çok kritik bilgiler aldım.
1) Seçim sistemi değişecek: Ak Parti paketin geçmesinin ardından
seçim sistemini de değiştirmeyi hedefliyor, dar veya daraltılmış
bölge seçenekleri üzerinde duruluyor. Böylece parlamento liderlerin
yaptığı listelerden oluşan vekillerle değil, tabandan gelen
vekillerle oluşacak ve yürütmeye karşı güçlenecek.
2) Baraj kalkacak: Yüzde 10 seçim barajı ya tamamen kalkacak ya da
yüzde 1-2’ye inecek.
3) Cumhur-başkanının kararname yetkisi: Yalnızca yürütmenin alanına
giren konularda kanuni bir boşluk varsa cumhurbaşkanı kararname
çıkarabilecek. Şayet Meclis, ilgili kanunu çıkarırsa kararname
düşecek.
4) Karşılıklı fesih: Sistemin kilitlendiği durumlar için
öngörülmüş. Karşılıklı olma şartı var, yani fesih durumunda hem
cumhurbaşkanlığı hem de Meclis seçime gidecek. Ancak kilitlenme
durumunun belli bir süre devam etmesi ya da belli bir şiddette
yaşanması gibi sınırlar çizilip çizilmeyeceği hâlâ netlik kazanmış
değil.
Tony Blair’in sözcüsü anlattı
Hafta sonu DPI’un (Democratic Progress Institute) düzenlediği
bir toplantı için küçük bir grup olarak Cenevre yakınlarında
kırların ortasında bir yere kapandığımızı ve çözüm ve çözümsüzlük
üzerine başka ülke örneklerini dinlediğimizi yazmıştım.
Deneyimlerini paylaşan isimlerin arasında Tom Kelly de vardı. IRA
ve Kuzey İrlanda meselesini takip edenler ismini çok iyi
hatırlayacaklardır: Tony Blair’in sözcülüğü ve barış sürecinde
danışmanlığını yapan isimdi Kelly. O tarihin hem önemli bir tanığı
hem de tarihin akışını etkileyen aktörlerin mentoruydu.
Tabii her ülkenin ve her sorunun kendi dinamikleri ve özel
koşulları var. Türkiye’deki PKK meselesini Kuzey İrlanda’daki IRA
ile ya da Kolombiya’daki FARC ile karşılaştırmak doğru değil. Ancak
başka örneklere bakmak farklı öykülerin nasıl ilerlediğini görmek
ve kendi yollarını çiziş hikâyelerini öğrenmek açısından ufuk açıcı
oluyor. O nedenle, ben bu gün Kelly’nin anlattıklarından en çarpıcı
bulduklarımı özetleyeceğim. Tabii IRA ve siyasi kanadı Sinn Fein
ile PKK ve HDP ilişkisine baktığımızda temel bir fark var: Sinn
Fein esas aktör oldu, kararları o aldı, güçlü taraf oydu. Bizde
denge tam tersine. HDP PKK’nın önünde değil, söylem belirleme
özgürlüğüne de sahip değil. Bir de tabii coğrafya olarak
koşullarımız çok farklı. PKK mevcut Ortadoğu savaşından besleniyor
ve giderek uluslararası güçlerin manipülasyonuna daha açık hale
geliyor.
Karar verdikten sonra 9 yıl sürdü
Kelly, Belfast’ın bütün fakirliğini, geri bırakılmışlığını ve şiddetin en vahşi halini oralı olarak yaşamış bir isim. Bu gün bize belki çok uzak geliyor ama 70’lerin ortalarında Kuzey İrlanda Ortaçağ’ı andıran bir yerdi. Her yer yakılıp yıkılıyor, işyerleri kapanıyor, terör göz açtırmıyordu. Katolik ve Protestan toplum birbirinden tamamen ayrışmıştı. Eğitim müfredatları birbirine taban tabana zıttı, birbirine karşıt görüşlerle yetişen insanlar olaylara kendi dünyalarından bakıyor ve medya da buna göre manipülatif davranıyordu. Kadercilik hakim olmuştu. ‘Bu şiddet ve bu geri kalmışlık değiştirilemez’ görüşü hakimdi. (Böyle bir his bizim