Kendisini olduğu gibi kabul etmeyene hiçbir şey kabul ettirilemez.
Kendini bilmeyen hiçbir şey öğrenemez. Kendisi olamayan hiçbir şey
olamaz. Kendi gerçekliğimizden uzaklaştıkça şizofreni veya paranoya
başlar. Hayal aleminde yaşam sürer hale geliriz. Kendimizle bağımız
koptuktan sonra kimse ile bağ kuramayız. Dolayısıyla milli eğitimin
görevi bir bireye kendi inancını, tarihini, dilini ve sanatını
öğretmektir.
Eğitimin amacı bireyi kendisiyle buluşturmak, çelişkilerinden
kurtarmak ve onu motive etmektir. Eğitim sistemimizin en büyük
sorunu da kanaatimce bu. Bize yeterince bizden bahsetmiyor. Hep
başkalarının sanatı, mitolojisi, kahramanları, şairleri,
teknolojisi, kanunları, felsefesi, inancı, başkaları ve daha
başkaları… Karnımızı yüzyıllardır başkalarının ilim irfan
kırıntılarıyla doyurmaya çalışıyoruz. Kim olduğu konusunda fikri
olmayan bir nesil yetişmekte…
Eğitimin amacı genç nesle inanç, prensip ve becerileri aynı anda
verebilmektir. Eğitimde beceriler amaç değil araçtır.
Gerçekleşmesinde hayır umulan insan tipine ulaşmayı sağlayan
araçlar... Becerileri amaç haline getiren toplumlar içi boş
insanlar yetiştirir. Boş bir bavuldan, boş bir tenekeden farkı
olmayan insanlar… Bilgisayar bilen, yabancı dil bilen ama bu
yetenekleri ile ne yapacaklarını bilemeyen gençler. Bazen üç beş
kuruş karşılığında bu yeteneklerini satan, bazen de maalesefbu
yeteneklerinin istismar edilmesine engel olamayan bir gençlik…
Dil bir milleti millet yapar. Dilini geliştiren ve etkili kullanan
milletler kendilerini daha iyi ifade eder ve istediklerini alırlar.
Şiirini ezberlemek için dönüp tekrar okumalısın. Ancak tekrar
okudukça kendinde derinleşirsin. Kendini; kendi kelimelerinle
keşfedebilirsin.Ödünç aldığın kelimeler seni ifade edem...