Atletico karşısındaki Galatasaray on biri yenelim diye değil,
yenilmeyelim diye kurulmuştu. Defans dörtlünüzü dört stoperden
kurabilirsiniz. Sağ bekinizi sağ açık da yapabilirsiniz. Bu
oyuncuları tercih edip, kazanmaya da oynayabilirsiniz. Ancak bunun
için bir hücum planı gerekir.
Dün gece daha ilk topta Galatasaraylı oyuncuların niyeti belli
oldu. Ayaklarındaki topu ileri doğru gelişi güzel vurup topun
arkasına geçtiler. Ben hücum etmeyeceğim. Sadece savunacağım. Gol
yemezsem berabere kalırım. Buna karşın bir de atarsam… Harika olur,
dediler. Bolca şansa bırakılmış bir anlayıştı!..
O şans Sneijder ile maçın erken dakikalarında geldi de, ama o
pozisyon gol olsa bile bu anlayışla bir gün kadar uzun gelecek
doksan dakika olacağı belliydi.
Günümüz futbolunda “komkapkt” kelimesini sık duyar oldunuz. Maç
öncesi Tafaarel de kullandı. Kelime anlamında olduğu gibi sahada on
oyuncunuzun “az hacimli” olmasını tarif eder. Birbirine yakın
oynamayı amaçlarsınız. Boyuna 20-25, enine 30-35 metrede tüm takımı
dizmek makbulü.dür Ancak bu az yer kaplayan takımı saha içinde bir
de dolaştırmanız gerekir.
Dünkü oyun, kompakt oyunun tanımı olamaz. Olsa olsa kendi kalene
yakın oynamaktır.
Üstelik bunu maç içindeki Atletico baskısı değil, maç öncesi
Atletico’nun muhtemel baskısı doğurdu. Belli ki, Atletico baskılı
oynar, o zaman biz geri çekilelim. Böyle düşünülmüş.
Galatasaray ceza sahasında dört savunma oyuncusu, onlar yetmezmiş
gibi iki orta saha merkezi oyuncuları, hücumcular da bu
oyunculardan en fazla 10 metre uzaklıkta. Bu bir duran top
savunmasında değil, açık oyunda ortaya çıkan wgalatasaray savunma
manzarasıydı.
Kanat oyuncuları (Yasin-Olcan) savunmayı düşünmekten hücum edemedi.
Sabri Lizbon’da da hücumun sağ kanadında maça başlamıştı. Dün gece
de.