Bu kez savunmada derinlik yaratabildiler. On sekizinci dakikada
Güray Vural’ın karşı karşıya Muslera’yı geçemediği pozisyon dışında
Akhisarlı oyunculara kaleyi göstermediler. Ege ekibinin formunun
zirvesinde olmadığı da bir gerçek.
Kararlı ve konsantrasyonu yüksek bir oyunda, Burak Yılmaz
fırsatçılığı maçı güle oynaya götürmelerine yeti.
Geçen hafta ligde üst üste gol yeme olumsuzluğunu sonlandırırken
kendi performanslarından çok rakibin eksikliğinin etkisi vardı.
Ancak bu hafta Galatasaraylı futbolcuların savunmada yaptıkları
doğrular daha ön plandaydı.
Kaleyi düşünen hiçbir Akhisarsporlu futbolcu rahat pozisyonda şut
atamadı.
Bunu Melo ve Chedjou’nun yokluğunda yapmaları hem şart, hem de
değerliydi.
Şampiyonluk saha – tribün birlikteliği ister. Dün Galatasaray adına
en büyük artı buydu. Sarı kırmızılı tribünler –ki, Kasımpaşa
deplasmanında da haklarını teslim etmiştim- inançlarını
şarkılarıyla yansıttılar. Tek muhalefetim “Seni sevmeyen ölsün”
tezahüratlarına. Eğer bugünlere bakınca naïf kalan 80’lerin futbol
ortamından birbirinden nefret eden kulüp fertleri dönemine
geldiysek, bu sloganın katkısı görmezden gelinemez. Seven daha çok
sevsin. Kimse de ölmesin.
Ligin bu virajına girildiğinde, iyi oyundan çok üç puanı isteyen
oyun anlayışı, artık tek kabul gören gerçek durumundadır. Bu
anlayış futbol zevkimizi kemirmeye devam ediyor. Dün gece de
haftasonu oynanan pek çok maçta olduğu gibi bunun bir örneğine
şahit olduk. Galatasaray sonuç odaklı bir oyun oynadı ve kazandı.
Akhisarspor derseniz, ligden çok tatili düşünen oyuncu topluluğuna
dönüşmüş durumda.
Şu bir gerçek. Galatasaray lig sonunu iyi oynama alışkanlığı olan
bir kulüp. Bunun kadrosunun tecrübeli ya da kaliteli olup olmaması
ile alakası yok. Kulüp dinamikleri bu haftalarda hedef odaklı
hareket edebiliyor. Bu düşünülürse son beş haftaya girildiğinde
şampiyonlukta rakiplerinden daha şanslı takım Galatasaray. Süper
Final şeklinde geçecek önümüzdeki sıkıştırılmış lig haftası
zirvenin rengini belli edebilir!