Darbeler bir günde, bir gecede yapılmaz… Yaşanmış bir darbenin
gününe değil, ekimine bakmak lazım. Zira darbeler ekilir. Her darbe
tohum misali serpilir ülkenin kademelerine. Çapası yapılır,
budanır, gübrelenir, suyu verilir… Kademeler adım adım elde edilir,
zemin hazırlanır. Bir gün sanki ansızın kapımızı çalacak olan darbe
aslında içimizde günbegün sinsice büyür, büyür, büyür de farkına
bile varamayız. Bir de bakarız ki; bağımızı, bahçemizi, tarlamızı,
memleketimizi ayrıksı otlar işgal etmiş. Nitekim memleketimizde
fitne tohumlarını saçanlar, darbeyi ekenler Türkiye’mizde on-onbeş
yılda bir darbenin hasadına kalkışıyor.
27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz… Bu tarihler darbenin
kendisi değil, darbenin günü, darbenin ilamıdır... Kapımızın
çalındığı, tankların sokağa çıktığı gündür sadece… Darbenin kendisi
daha derinlerde saklar kendisini… Türkiye ve darbelerin yaşandığı
ülkelerde bu derinliklere indiğinizde hep aynı izle
karşılaşırsınız... Türkiye’deki darbelerde de, Mısır’daki,
Pakistan’daki, Afrika’daki, Asya’daki, uzağımızda ya da yanı
başımızdaki neredeyse bütün darbelerde de hep aynı izi sürer, aynı
yere varırsınız: Dış mihraklar!