Yeryüzünün kötülüklerden tümüyle arındırılması mümkün değildir.
Her toplumda mutlaka rezaletten hoşlanan tıyneti bozuk insanlar
çıkar. Ama fıtratı bozulmamış insanların yaşadığı sağlıklı bir
toplumun karakteri, kötülük ve çirkin şeylerin orada uluorta
yapılmasını hoş karşılamaz, bu kötülüklerin bir gelenek haline
dönüşmesine, normal bir davranışmış gibi algılanmasına müsaade
etmez. Böyle bir toplumda çirkinlikleri işleyenler öyle diledikleri
gibi davranamazlar, toplumdan görecekleri tepkiyi hesaba katmadan
harekete geçemezler.
Kötülük tabiatı icabı çok hızlı yayılır. Eğer insanların
ahlaksızlıklarına ses çıkarılmazsa bu mikrop daha başkalarına da
bulaşır. Kötülüklerin önlenmesi ancak toplumsal bir karşı duruşla
mümkün olur. Bir toplum ahlaksızlarını dışlamaz, aksine onlara
sanat vesaire adına alkış tutarak onları ödüllendirirse o toplum
artık yoldan çıkmıştır. Ahlaksızlıkların alenen alkışlandığı ve
hatta ahlaklı yaşamanın daha zor hale geldiği bir toplum
evlatlarını cahiliye adetlerine kurban vermekten kurtaramaz. O
toplumda imanlı nesil yetişmez. Kötülüklerin toplumsal bir
karaktere dönüştüğü toplum lanete uğrar. Nitekim Kur’an-ı Kerim
bizlere Yahudilerin Hz. Davud’un ve Hz. İsa’nın diliyle bu yüzden
lanetlendiklerini bildiriyor. Zira,İsrailoğulları bir bütün olarak
içlerinden bir kısımlarının işledikleri kötülüklere karşı sessiz
kalmışlar, onlardan tiksinmemişler ve onları engellemeye
çalışmamışlardır. İşte bunun sonucu olarak da lanete
uğramışlarıdır.
Kanunun uygulandığı yerlerde nasıl ki suçlular köşeye kıstırılıp,
suç işleme oranları en aza indiriliyorsa, toplumsal baskı da
çirkinlikleri işlemek isteyen insanları sindirir, insanları
kötülüğe iten sebepleri kontrol altına alır. Abdullah İbniMe’sud
(r.a.) Resulullah (s.a.v.) Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet
ediyor:
“İsrailoğullarında ilk meydana gelen zaaf şuydu; onlardan biri
kötülük yapan birine rastladığında: ‘Ey adam Allah’tan kork ve
yaptığın işi bırak çünkü bunu yapman sana helal değildir’ derdi.
Fakat ertesi gün tekrar onunla karşılaştığında bu durum onu beraber
yemek, içmek ve oturmaktan alıkoymazdı. Onlar böyle yaptıkları için
Allah Teâlâ, onların kalplerini birbirine benzetti.” Sonra
Resulullah “İsrailoğullarının kâfirleri Davud ve İsa’nın diliyle
lanetlendiler” (Maide, 78) ayetini okudu.
Kulluk görevi dünyanın bütün yükünü Müslümanın üzerine yıkar.
Camiden çıkan bir Müslüman bahçe duvarının dibinde çektiği
uyuşturucunun etkisiyle yerde baygın yatan gencin o içler acısı
halinden kendini mes’ul tutmak zorundadır. Yaşadığımız
vurdumduymazlık yüzünden hiçbir şey iyiye gitmiyor. Özellikle genç
nesiller ahlaksızlığın batağında kaybolup gidiyor. Üniversite
öğrencilerinin eğleştikleri mekanlara maalesef Ramazan-ı Şerif
adeta uğramıyor.