Rejim tehlikesine karşı tehditlerle mücadele etmek yüksek
performans, enerji ve sabır gerektirir. Böyle mücadeleler en başta
da vizyon ve devamlılık ister.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’nin yaşamakta olduğu şey
budur. Başı sonu belli olmayan; devlete sızmakta ve orada
saklanmakta mahir bir örgüte karşı çetin bir savaş sürmektedir.
Üstelik FETÖ’nün üst düzey sorumlularının tamamına yakınının
kaçtığı bir ortamda darbeye karışanlar ve devlet içinde o girişimin
bir parçası olma potansiyeline sahip olanlar ortaya çıkartılıyor.
Ya da buna çalışılıyor. Bir yandan mağduriyet yaratılmaması, öte
yandan da sinsi taktiklerle kendisini kamufle edenlerin bulunup
çıkarılması lazım. Hasılı zor bir mücadele…
TÜRKİYE SADECE BİR İSTASYON
Ancak asıl zorluk karşı karşıya bulunduğumuz yapının sadece
Türkiye’den ibaret bir güç olmamasıdır. Bütün yaptıklarına ve
potansiyeline rağmen FETÖ Türkiye sınırları içinde kalan bir örgüt
olsaydı sorun yine de daha yönetilebilir sayılırdı. Hiç olmazsa
sınırlarını biliyor olurduk. Ne var ki, Türkiye FETÖ’nün
istasyonlarından sadece bir tanesidir. Belki en güçlü ve en
önemlisi ama neticede sadece bir tanesi…
Bu örgütle mücadelede performans düşmeye başladığında, enerji
azaldığında ve zaman geçtiğinde, kaçınılmaz olarak diğer
ülkelerdeki yapılanmalar daha fazla başa bela olmaya
başlayacaktır.
İçeride OHAL’le bile başa çıkmakta zorlanılan bu yapıyla küresel
çapta mücadele ciddiye alınmalıdır.
170 ülkede irili ufaklı yapılanmaları olduğu tahmin ediliyor veya
biliniyor. Bilhassa, Orta Asya, Balkanlar ve Afrika’da bazı
ülkelerde rejimleri kritik düzeyde etkilemek, destabilize etmek ve
hatta değiştirmek imkanına ulaştılar.
CUMHURBAŞKANI FAZLASIYLA FARKINDA AMA…
KARAR’da Sami Bayraktar’ın yazı dizisi FETÖ’nün özellikle Türki
cumhuriyetlerdeki gücünü çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
Buralarda tıpkı Türkiye’de olduğu gibi